Temmuz başında, tatil için ne yapalım diye düşünürken geldi Paris fikri aklımıza. Geçen yaz Paris te hemen hemen planladığım tüm yerleri görmüştüm ve hepsine yetişmek için çok fazla yorulmuştuk. Bu kez öyle olsun istemedik. Sakin sakin yürüyelim,sokaklarında gezelim,kafelerinde oturalım diye planladık. Önceki gezi de göremediğim Lüxemburg Bahçesi ve Sacre Cour Bazilikasını da bu geziye dahil ettik.
Bu kez turla değil de kendimiz gittiğimiz için havaalanından şehre gidiş yollarını araştırdık. Birkaç seçenek vardı. Mesafeyi tam bilemediğimiz için de havaalanı treni ve metro ile birkaç aktarma yaparak ulaştık şehir merkezindeki otelimize. Otele varışımız aktarmalarla tam 2 saat sürdü. Taksiye binsek sanırım ücret olarak başabaş gelirdi. Paris te birbirine örümcek ağı gibi geçmiş tam 14 metro hattı 4 tane de banliyö tren hattı var. Birinden birine geçmek çok bilinmeyenli denklemi çözmek gibi. Bir tane de metro haritası gerekiyor ama o da yeterli değil. Metro çok eski. İstasyondan trene binmek için ,kapılar bir düğmeye bastığınız zaman açılıyor. İneceğiniz zaman da kapıyı açmak için bir kolu çevirmeniz gerekli. Yapıldıkları zaman, yürüyen merdiven gibi bir teknoloji olmadığından tabana kuvvet. Elinizde valizlere inip çıkıyorsunuz kat kat. İstasyonlardaki idrar ve diğer kokuları saymıyorum. İçim dışıma çıktı diyebilirim. Hırsızlık tavan yapmış. Sürekli sağımızı solumuzu kontrol etmek zorunda kaldık o kalabalıkta.
Neyse başımıza birşey gelmeden,uçaktan değil ama metroda yol bulmaya çalışmaktan yorgun bir şekilde otele attık kendimizi. Akşam üstü dolaşmak için çıktığımızda şehrin en işlek yollarından birinde ve etrafımızda onca insana rağmen elinde bir kağıt, bize birşey sormak bahanesi ile sürekli sokulmaya çalışan biri tarafından az daha göz göre göre cüzdanı kaptırıyorduk.
Ertesi günü durağımız Lüxemburg Bahçesi oldu. Paris in en popüler yerlerinden biri. Oldukça büyük. Bir zamanlar Lüxemburg Düküne ait olduğu için adı da buradan gelmiş ama daha sonra 1600 lü yılların başında Medici ailesi tarafından satın alınmış. IV. Henri suikaste uğrayınca karısı Marie de Medici artık Louvre sarayında oturmak istemediğinden bu alanı satın almış ve saray ile çocukluğunu geçirdiği Floransa Sarayı nın etrafında ki bahçeler gibi bir bahçe yaptırmış. 17.yy da da park halka açılmış. Giriş için herhangi bir ücret ödenmiyor. Park içerisinde oturmak için pek çok imkan mevcut. At binme yerleri,satranç oynamak için alanlar, Heykeller,tenis kortu,yiyecek alanları, çocuklar için hazırlanmış oyuncaklar ve kum havuzları,kukla tiyatroları mevcut. Etrafta spor yapan,çocuğunu gezdiren veya kitap okuyan o kadar çok kişi vardı ki. Sorbone Üniversitesine yakın olması nedeni ile de öğrencilerinde uğrak yeri. Keşke dedim keşke bizde de olsa böyle alanlar. Yada olanlar yok olmasa!
Sarayın hemen önünde Grand Bassin denen bir göl var. Bu göl üzerinde çocuklar bot kiralayarak yüzdürebiliyorlar. Etrafta o kadar çok seyyar sandalye var ki. Bunları çekip istediğiniz yer de oturabiliyorsunuz. Bizde sandalye varsa masada vardır. Piknik alanı oluverir hemen. Ama bu sandalyeler seyir için.
Sarayın tam karşısında bulunan ağaçlar kübik bir şekilde budanmış. Görüntü hiçbir şekilde engellenmiyor. Buna bile dikkat etmişler. Paris te dikkatimi çeken şeylerden biri simetrinin önemi. Yani parklarının bile bir mimarisi var. Daha önce burada bahsettiğim Opera Garnier in görüntüsünün daha iyi algılanabilmesi için etraftaki binaların yıkılıp baştan yapılması en somut örneklerden.
Park içerisindeki en önemli yapı 17. yy yapılmış olan Fontaine Medicini . Aslında buraya gelmemin en önemli sebeplerinden biri bu çeşme. Öyle güzel ki. Asıl sonbaharda olmayı isterdim ama mümkün değil. Havuzda yüzen ördekler ve balıklar. Etrafta oturup resim yapan insanlar.
16.yy da yapılmaya başlanan parkın hala o günkü şekliyle korunması ve halk tarafından benimsenip,kullanılması ve sahiplenilmesi sanırım kamu alanlarına verdikler önemi ortaya koyuyor ve sahip oldukları kültürü.
Park tan Victor Hugo nun Sefiller inde ve en sevdiğim yazarlardan Grange in Taç Meclisi kitabında da bahsedilmekte.
Öyle yorulmuşum ki kendimi çeşmenin kenarında ki sandalyelerden birine atıverdim. Huzur, mutluluk budur.
manzara süper,çeşmeye bayıldım ama dediğin gibi sonbaharda eminim daha güzel olur,tadını çıkarmışsın gibi...
YanıtlaSilSonbaharda o agaçların renk değişimleri muhteşem olur herhalde ama bu hali de harikaydı Mıne.
Silahh bayıldım bayıldım. senden uzun soluklu bir paris
YanıtlaSilyazı dizisi bekliyorum. çok güzel foto çekiyorsun. dediğin gibi
paris sonbaharda da ayrı güzel olur gibi. inş bizde burayı sonbaharda
göreceğiz. çok sabırsızlanıyorum :)
Yazı dizisi? Birşeyler hazırlıyorum ama dizi olur mu bilmem. Sen sonbaharda gittiğinde fotoğraflarını merakla bekliyor olacağım canım. Güzel sözlerin için teşekkür ederim ama karşıdaki manzara güzel olunca sadece düğmeye basmak kalıyor.
SilBaya zor geçmiş yolculuğunuz:/ benim tüm Paris seyahatlerimde hiç böyle sorunlar yaşamadım ben, hırsızlık yada ne bileyim metro zorlamadı beni, belkide metro haritasını ve doğru aktarmaları tam çözememişsinizdir yeni gittiğinizden dolayı ama neyseki sağ salim varmışsınız :) çektiğin fotolar harika, Paris şuan en güzel zamanını yaşyor, bir güzel zamanı da noel zamanıdır .
YanıtlaSilHaklısın biraz hayal kırıklığı yaşattı bana. Hiç böyle şeyler olabileceğini düşünmemiştim. Sen şanslıymışsın ki sana denk gelmemiş. Haklısın noel muhteşemdir keşke gidebilsem...
SilBenim ve kızımın da rüyası Paris! fotoğraflara bayıldık!
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Zehra Hanım. İnşallah birgün kızınız da gider.
SilParis birçok bayanın hayalidir muhtemelen.
parıs en buyuk hayallerımden bırtanesı.ama eşimın memur maaşı ile zor hayyaller ise büyük neyse bende böyle gidenlerden bakıp iç geçiriyorummm ahh ahhh :)))) neyse umudun sonu yok cok ama cok guzl görseller .bayıldım bayıldım kıskandım birazcık senı kusra kalma .:)
YanıtlaSilöpüyorum sevgiler
Hiç öyle düşünme. Çok iyi kampanyalar var. Hiç tahmin etmediğin fiyatlara turlar düzenliyorlar. Birgün kendini Eiffel in bahçesinde görebilirsin kimbilir. O zaman bloğunda fotoğraflara bakıp "sana demiştim" derim.
SilBu paylaşımı oğluma göstereceğim. Sourbone'da master yaptı 3 sene Paris'te kaldı ne fotograf ne bir bilgi. Şimdi senin resimlerden anladık oğlumuz nerelerde gezmiş. Bu güzel ve bana çok faydalı payşlaşım için teşekkür.
YanıtlaSilBz turist olarak birkaç günlüğüne gittiğimiz için ne var ne yok,nereye gidilir,ne yenir öğrenip hepsini hafızaya depolamaya çalışıyoruz. Baktığımız şeyi öğrenmeye tanımaya çalışıyoruz. Ama bir süre de olsa yaşayınca hele ki oğlunuz öğrenciymiş. O zaman turistik yerleri,tarihini bilmek çok da önemli olmaz. Biz de de öyle değil midir? Elin oğlu dünyanın öbür ucundan gelir,görür biz burnumuzun dibinde "fırsat olmadı " deriz.
SilYorumunuz için teşekkür ederim.