21 Temmuz 2014 Pazartesi

Hayal Kırıklığı...



 Herkesin hayal kırıklıkları, onları hüsrana uğratan insanlar vardır, bazen de bunu kendi kendimize yaparız. Her hüsran bir ders olsa da hep birşeyler beklemeye,hayaller kurmaya devam ederiz.Tıpkı bir sardunya gibi. Kırılan yerden tekrar ek yeşersin.  Kurulan hayallerdir aslında biraz da bizi ayakta tutan. 
Hayatımızın bir döneminde belki de çoğumuz kendimizi mitoloji deki Sisyphos gibi hissetmişizdir. Hilekarlığının cezası olarak Sisyphos tanrılar tarafından büyük bir kayayı dik bir tepenin doruğuna yuvarlamaya mahkum edilmiştir. Tanrılar yararsız ve umutsuz bir çabadan daha korkunç bir ceza olmadığını düşünerek vermişler bu cezayı Sisyphos a . Sisyphos tam tepenin doruğuna ulaştığında kaya her zaman elinden kaçmakta ve Sisyphos her şeye yeniden başlamak zorunda kalmaktadır. Homeros un Odysseia da der ki; Sisyphos' u gördüm korkunç işkenceler çekerken; Yakalamış avucuyla kocaman bir kayayı ve kollarıyla,bacaklarıyla dayanmıştı kayaya, habire itiyordu onu bir tepeye doğru. İşte kaya tepeye vardı varacak,işte tamam. Ama tepeye varmasına bir parmak kala,bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri,aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden baş belası kaya. O da yeniden itiyordu kayayı bütün kaslarını gere gere,kopan toz toprak habire aşarken başının üstünden. O da habire itiyordu kayayı kan ter içinde."Aslında burada birçok yorumcuya göre Sisyphos kaderine boyun eğerek itmiyordu kayayı tekrar ve tekrar,o kaderine inat her seferinde başarabilirim diyerek çaba sarfediyor ve yine deniyordu. 
Kaybedenlerin en çok söyledikleri sözdür"Neden Ben?". Eğer bu cümleyi çok sık kuruyorsak ;Ya hayal kırıklıklarımızdan ders almıyoruz,ya da  yanlış insanlar üzerine hayal kuruyoruz.Güçlü olan,yıkılmadan devam eden insanlar da her defasında "Allah kimseye taşıyamayacağı yükü vermez " derler. Biraz da budur belki tekrar dik durmamızı,devam etmemizi sağlayan şey.  Hayallerinin peşinden koşan ama sık sık ezilen,yenilen ve hayallerinden vazgeçmemek için hayatlarından vazgeçen insanlar da çoğunlukla çocuklarına hep gerçekçi olmayı telkin ederler. "Aman ha boş hayaller kurma,elindekiyle yetin,kaderinde ne varsa o,her şey olacağına varır,her şey kısmet " sözleriyle yetiştirirler çocuklarını. Gerçekçi olup daha az acı çekerek daha mı mutlu olunuyor acaba? hangisi doğru? Madalyonun diğer tarafına baktığınızda acaba  hayal kırıklığını yaşamak mı yoksa yaşatan olmak mı zordu? 
Dostoyevski; "Aslında insanı en çok acıtan şey hayal kırıklıkları değil. Yaşanması mümkünken yaşayamadığımız mutluluklardır" demiş. Bilmem; kendimizle ilgili olan kısmında belki ama sevdiklerimiz ile ilgili olan kısmında hala beklentilerimizin sebep olduğunu düşünüyorum. 

Can Dündar’a göre ise üç şeyin kırılması can yakıcı: kalbin, gururun, hayalin. Hiçbir kırık çıkıkçının tedavi edemeyeceği kadar ağır hasara yol açacak söz ise: “Sana inanmıştım.”

Bu post da böyle olsun olur mu? Ben sardunyamı tekrar yeşertmeye çalışırken ağzınızı tatlandıracak ve yerken sizi mutlu edebilecek basit bir tarif vereyim. 


BRUSCHETTA( Bruşetta)

Malzemeler
3 domates
3 diş sarımsak
1 tatlı kaşığı balzamik sirke yoksa nar ekşisi
1 avuç fesleğen
zeytinyağ,tuz 

Domatesin kabuklarını soyup küçük küpler halinde doğrayın. Sarımsakları ezin. Bir kapta sarımsak,sirke,tuz ve küp doğradığınız domatesleri harmanlayın. 1 avuç fesleğeni incecik kıyıp karışımın içine ekleyin ve karıştırın. Ekmekleri yanmaz bir tavada çok çok az zeytinyağında kızartın yada ekmek kızartmada kızartıp üzerine zeytinyağ sürün. Domatesli harçtan üzerine paylaştırın. Biraz daha fesleğen ve zeytinyağ gezdirerek servis yapın. 




Afiyet olsun. 





1 yorum:

  1. hayal kurmak ne güzel...
    Yaşanması mümkünken yaşayamadığımız mutluluklar

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...