16 Ağustos 2012 Perşembe

Tatlı Cenneti Paris

Paris te her cadde de bir cafe ye rastlamak mümkün. Hepsi de kalabalık. Sandalyeleri caddeye dönük. Ayak üstü atıştırmak için adım başı waffle veya krep üstü Nutella. Vitrinler renk renk çukolatalar,şekerler,makaronlar ile donanmış. Gel beni ye diyor sanki. Benim gibi Nutella sevdasılısı biri için krep büfelerinden uzak durmak zor . Otelin kahvaltı salonunda bile ekmek standı çeşit çeşit kruvasan,çörek ve hamur işleri ile dolu. Bu kadar tatlı,cafeler ile hiç şişman görmemek bana çok ilginç geldi. Meğer Fransızlar çok yürürlermiş . Gerçekten de gezdiğimiz her yerde günün her saati koşan,spor yapan birilerini gördük.
Şehir de otomobil kullanımını azaltmak için birçok noktaya bisiklet kiralamak için yerler yapılmış. Kredi kartınızı makineye okutup bisikleti alıp gidiyorsunuz. İşinizin bittiği yerde başka bir noktaya bisikleti bırakıyorsunuz. Satıcı yok,başında bekleyen yok,bisikletleri çalan yok,zarar veren yok...! Aynı şekilde elektrikli küçük araçlar var. Şarj noktalarından kendi başınıza alıp gidiyorsunuz. İhtiyacınız kalmadığında kredi kartınızı makineye okutup şarj noktasına bırakıyorsunuz. Arabalar pırıl pırıl.
Gezerken neredeyse her şekercinin önünde durdum. Rahatsız etmeden fotoğraf çekmeye çalıştım. Zira Ağustos ta Paris te Fransız dan çok turist varmış.Hepsinin de elinde fotoğraf makinesi.









Bir efsane olan Laduree yi görünce çocuklar gibi sevindim. Hiç böyle güzel bir vitrin olabilir mi? Önü fotoğraf çektirenler ile dolu. Düşündüm ve bu kadarı beni kesmez dedim. Paris e gelmişim ,Ladurre yi bulmuşum . Girmeden olmaz. Hayran hayran içeriyi gezerken neredeyse aynaya tosluyordum. Rezil olacaktım koca Ladurre ye. Bozuntuya vermeden tatlıları,pastaları kesmeye başladım. Bir yandan da yalanıyorum. Fiyat etiketlerini gözüm yese her üründen alıp oraya bir servet bırakacağım. Ben gözüme kestirdiğim iki lezzetten ve meşhuuuuur makaronlarından alıp fotoğraf çekip çekemeyeceğimi sordum. Yasak olduğunu söylediler. Nasıl üzüldüm bilemezsiniz. Uzun bir koridor,sağ taraf boydan boya ayna. Sol taraf cam vitrin içi rengarenk. Her yer ışıl ışıl. Tavandan zarif , taşlı avizeler sarkıyor. Çalışanlar güler yüzlü. Paketlerimi alıp mutlu ama fotoğraf çekemediğim için buruk bir şekilde boynumu büküp ayrılıyorum oradan. Türk filmlerinde sevdiğinden ayrılırken her adımda dönüp arkasına bakıp mahzun mahzun gözlerini kırpıştıran Hülya Koçyiğit misali.








Elimdeki paketi kırılacak bir antika eşya misali otele kadar büyük bir özenle taşıdım. O paketi açmam tam bir film idi. Yavaş ve her saniyenin tadını çıkartmak ister gibi. Hani yemek programlarında derler ya "Hepiniz için tadıyorum" diye. Ben de her Ladurre hayranı adına tadına baktım bu fıstıkların.







Bir Paris klasiği olan Cafe de Flore yi arıyor gözlerim. St Benoit in köşesini 1887 den beri işgal etmiş bu cafe. Sanatçılar,yazarlar,varoluşçular,düşünürler,ressamlar. Sandalyeler  dolu. Sanki herşey siyah beyaz.
Sarte bir yazısında tüm gününü burada geçirdiğini anlatmak isterken " Size garip gelebilir, ancak bu cafe bizim evimiz" demiş.
Bunun yanında Albert Camus ve Mona Lisa yı kaçırma serüvenine yardım etmekle suçlanan sanatçı Apollinaire ve arkadaşı Picasso da bu cafe de oldukça zaman geçirenler denmiş. Garsonlar siyah papyonlu,beyaz önlüklü. Kollarında o klasik beyaz peçete. Çok güler yüzlüler.
Ağustos 2012 ..Cafe de Flore
"Bonjour Madam" diyerek gülümsüyorlar size. Müşterilerin rahatsız olmaması için içeride fotoğraf çekmiyorum.Sadece orada olduğum zamanın keyfini çıkartmaya çalışıyorum sessizce. Etrafı gözlerimle tarıyarak sanki beynime resmini kazıyorum. Neden bilmem ama benim Paris i bu kadar çok sevmemde ki etkenlerden biri de işte burasıdır. Duvarlarda o dönem çekilmiş siyah beyaz fotoğraflar. İçeri de müzik yok,gürültü yok. Yanınızdaki masada oturanların bile konuşmalarını duymuyorsunuz. Herkes ölçülü. Servis gümüş tepsi ile yapılıyor. Dekorasyonda o dönemin izleri var. Her şey olduğu gibi korunmuş.  


Burada yaşasam. Alsam kitabımı. Otursam bir masaya yanında kremalı kahvem.
Masanın resmini, kimseyi rahatsız etmeden çekerek sanki gerçek olduğunu kendime ispatlıyorum.




                                             
                                                                    (Kaynak:Google)



5 yorum:

  1. allah gönlüne göre versin canım....beni izleyen herkesin bayram ziyaretlerine çıktım,tatlı,mutlu bayramlar dileklerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim canım. Ben de senin Bayramı'nı kutluyor ve sevdiklerin.e birlikte nice bayramlar diliyorum.

      Sil
  2. İtalya yazıların kesmedi, şimdi de Paris yazılarını okuyorum. Paris'e 2 yıl önce gitmiştik, doyamamıştım bir türlü oralara. O yüzden senin bu yazılarını okumak bana ayrı bir mutluluk veriyor sanırım.

    YanıtlaSil
  3. şu an tam olarak ofisten paris'e ışınlanmak istedim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ha haaa! Aynen, ışınlanmayı bulsunlar ve ben de oradayken bozsunlar lütfen.

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...