30 Ekim 2012 Salı

Biraz Ondan Biraz Bundan


Bu aralar daldan dala konuyorum. Ders programım oturduktan ve ben yeni okula biraz daha alıştıktan sonra kendime ve evime daha fazla zaman ayırabiliyor olmanın mutluluğu içindeyim. Bu nedenledir ki kafamda olan,bir başka bahara ertelediğim ne varsa sırayla ( bazen birkaçını birden) yapmaya çalışıyorum. Yaptıkça ve bitirdikçe hoşuma gidiyor ,yenilerine yer açıyorum. 
Haftanın iki günü şehirdeyim. Okullara gidip stajyer öğrencilerimize koordinatörlük yapıyorum. İşim bitince de kendi başıma yürüyüş yapıyor,mağazalara giriyor, yemek yiyor ve hatta yeni yeni yerler dükkanlar keşfediyor,bir daha kine gitmem gereken güzergahı ona göre çiziyorum. Dışarıda olmak ne güzelmiş. Dört duvar arasından kurtulmak. 
Bugün de o günlerden biri. Bayram tatilini de fırsat bilerek uzuuuun zamandır yapmayı planladığım lavanta desenli bir tepsi boyadım kendime. Yöntem yine peçete yapıştırma. Bu aralar genelde peçeteler ile çalışıyorum.Bitince hoşuma gitti. Desenler biraz fazla gibi geldi ama artık çıkartamam. Bitirmek için acele edince tam yerleştiremedim sanırım. Bu seferlik böyle olsun.  







Tepsi kururken yine bir süredir aklımda olan baharatlı zeytinyağları hazırladım. Bu yağların aromaları benim çok hoşuma gidiyor. Bir Egeli olarak zeytinyağ vazgeçilmezlerim dendir. Kızartmalar dışında tüm yemeklerde kullanırım. Ama en çok da zeytinyağlı yemeklerin,salataların ve sarımsaklı ekmeğin üzerine gezdirerek çiğ  tüketmeyi severim. Zeytinyağının o kokusu ve aroması daha belirgin oluyor sanki. 
Ben iki farklı aromalı zeytinyağ hazırladım. İkisinin de yapımı çok kolay. Yapmak isterseniz işte tarifleri. 




Limonlu Zeytinyağ

Yarım litre kapasiteli cam bir şişenin içerisine 1 dilimlenmiş limon ve bütün soyulmuş kabuğunu yerleştirin. 2 dal taze veya kurutulmuş adaçayını ekleyin. Sızma zeytinyağ ile tüm şişeyi doldurun. Ağzını kapatın ve kullanmadan önce 3 hafta direkt güneş ışığı almayan bir yerde dinlendirin. Izgara balıkların üzerinde sos olarak kullanabilirsiniz. 




Kekikli Zeytinyağ

2-3 adet kırmızı biberi (istenirse acı olabilir) 1 tatlı kaşığı zeytinyağında hafifçe kavurun ve bir şişeye alın. İçine 2 dal kekik veya 1 yemek kaşığı kadar kurutulmuş kekik atın. Üzerine yarı litre sızma zeytinyağı doldurun ve kapağını kapatın. Spagettilerde,ızgara etlerde veya damak tadınıza göre istediğiniz yerde kullanabilirsiniz. 





Ben bunlar için Yargıcı dan aldığım ikili şişeleri kullandım. Benim şişelerim biraz daha küçük olduğundan malzeme miktarını azaltmam gerekti. Şişedeki yağ bitmek üzere iken üzerine takviye yaparak kullanmayı düşünüyorum. 




Afiyet olsun. 

25 Ekim 2012 Perşembe

Bugün Bayram


Böyle dediğimde hep rahmetli Barış Manço nun şarkısı gelir aklıma. İçimden bir iki mısra istemsizce mırıldanırım. 
Hepimize sevdiklerimiz ile birlikte geçireceğimiz öncelikle barış,huzur ve sağlık dolu bir bayram diliyorum. 
Herşey gönlünüzce olsun. 




Görsel:pastel-colored-macaroons

24 Ekim 2012 Çarşamba

Paris Günlükleri


Şu 6 günlük tatili fırsat bilip Paris e gidebilsem ne güzel olurdu diyorum sürekli kendime. Ama maalesef başka tatile umarım. Dün akşam sizinle paylaşmadığım Notre Dame Katedralinin fotoğraflarını gördüm bilgisayarımı düzenlerken. Beni tüm Paris etkilemişti ama Notre Dame en merak ettiklerimden biri idi.
Madem gidemiyorum o zaman fotoğraflarına bakayım bari diyerek sizinle de paylaşmak istedim.

Notre Dame ı ilk ziyaret etmeye çalıştığımızda karşımıza 500 metrelik bir sıra çıktı karşımıza ve kilsenin önünde de inanılmaz bir kalabalık. Zaten çok yorgunduk,bu kalabalıkla da gezilemeyeceğini düşünüp dışarıdan birkaç fotoğraf çekip Pazar günü erken saatte tekrar gelmeyi planladık. Çok da iyi etmişiz. Saat 9 gibi katedrale geldiğimizde hepi topu 20 kişi vardı ve hiç beklemeden içeriye girebildik. Girerken hiçbir ücret ödemenize gerek yok. 


Katedralin yapımı 1163 de başlayıp 1345 yılında tamamlanabilmiş. Sein nehri kıyısında bulunan bu  binada en görkemli işçilik bu gördüğünüz batı cephesinde. 19. yüzyılda ilgisizlik ve bakımsızlık nedeniyle şehirde ki yetkililer tarafından yıkılması planlanırken Victor Hugo nun yazdığı Notre Dame ın Kamburu isimli romanla katedral tekrar gündeme gelmiş ve bu sayede yıkılmaktan kurtulmuş.
Böyle bir eserin yıkılması nasıl düşünülebilir aklım almıyor.





Kilisenin  duvarlarında ki devasa vitraylardan biri. 


Günah çıkarmak için kullanılan kabinler.




Ziyaret sırasında Pazar ayinine denk geldik. O atmosferde ayine katılanları rahatsız etmeden bu tarihi mekanı gezmek müthişti. İçeride ilahiler okuyan insanlar,bir org sesi ve kilisenin vitraylarından süzülen gün ışığı. Çok güzeldi. 



















Beni çok etkileyen eserlerden biri de Saint Michael Meydanında ki bu çeşme oldu.

 


Çeşmenin odak noktasında şeytanı ayaklarının altında ezen bir melek heykeli bulunuyor. İyiliğin gücü...



Ve Pazar günü meydanda ki kalabalık. Ağustos ta Paris turistlere kalıyor sanırım.  

 


23 Ekim 2012 Salı

Bebek İşi


Beni tanıyanlar bilir. Tatlı dediniz mi akan sular durur bende . Her türlüsünü severim. Hiç ayırt etmem neredeyse. Yemem dediğim yok gibidir. Bir o kadar da seçiciyimdir aslında. Hani şu klasik, herkesin bildiği veya duyduğu " Tatlı krizi" tuttuğu zaman işte o zaman canım tam olarak nasıl bir tatlı çektiyse o tür birşeyler yemem lazım. Eğer şöyle şuruplu çıtır çıtır bir baklava çektiyse imkanı yok dolapta ki çikolata beni kesmez. Yada şöyle az şekerli bir sütlaç yemeği hayal ediyorsam bana bir kilo kadayıf verseniz olmaz. Böyle tuhaf bir durum benim ki. Benim için olduğu kadar yanımdakiler içinde bazen zor bir durum olabiliyor bu krizler. Ama üstesinden gelmeyi başarıyorum çoğu zaman. Kantarın topuzunun kaçtığı da olmuyor değil arada. Ama artık sadece arada. Hani şu geçenlerde tam tayinlerin başladığı dönem bir kavanoz Nutella ve fıstık ezmesini bir hafta da kaşık kaşık yemem gibi. Ama bunun stresli bir dönem olduğunu düşünerek kendimi teselli ettim.
Bir süredir tatlıya olan zaafiyetim konusunda kendimi terbiye ettim diyebilirim. Bir iki yıl kadar önce birçok insanın bildiği ve okuduğu " Tibet in Gençlik Pınarı 2" isimli kitabı bende merak edip okumuştum. Beslenme alışkanlığım tam olarak değişti diyebilirim. Amaç asla zayıflamak değil, daha sağlıklı daha pozitif ve enerjik olabilmekti. Geçiş süreci zorlayıcı bir dönem. Neden derseniz? Çünkü benim alışkın olduğum, ailemden gördüğüm ve çalışma tempom nedeni ile pek de kolay uygulayabileceğim bir beslenme tarzı değildi uygulanması gerekenler. Tam olarak 3 hafta denedim ve kendimi inanılmaz dinç,rahat ve enerjik hissettim. Bununla birlikte bir de her gün belli sayıda yapılması gereken 5 farklı hareket vardı. Tam olarak hepsini belli bir süre uyguladım ve faydasını da gördüm fakat babamın ani rahatsızlığı ve stres,hareketlilik ve günlük rutinde düzensizlik başlayınca benim bu gençlik pınarı maceram uzun bir süreliğine sona erdi. O gün bugün daha denemedim. Uzun lafın kısası bu başlıkla bu fotoğraflarla anlattığın şeyler ne alaka derseniz şimdi konuyu bağlıyorum. 
Bu resimde ki muhallebi benim tatlı ile uzun bir süreliğine  vedalaşmadan önce yaptığım tatlılardan. Tabii bayramdan sonra ancak başlayabilirim( ama ne kadar sonra bilmiyorum). Gerçekçi olmam lazım. Anneme" ben artık Tibetli rahipler gibi beslenmeye başladım ve onu yemem bunu yemem" desem bana söyleyeceği tek şey "Neye başlayacaksan evine gittiğinde başla "olur.
Neyse bu muhallebi oldukça hafif ve üzerindeki karamelle ağzınıza her kaşıkta gelen tat sizi mutlu edecek cinsten. Muhallebi dendi mi çocuk mamaları gelir aklıma. Bir de çocukken her muhallebiden sonra tencerenin dibini sıyırmak için ciğerci kedisi gibi mutfakta bekleyişim. 




KARAMELLİ MUHALLEBİ

Malzemeler
1 kg süt
3 yemek kaşığı pirinç unu
1,5 yemek kaşığı un
1 su bardağı toz şeker( ben karamel nedeni ile şekeri azalttım ve 1/2 su bardağı kullandım)
1-2 parça dövülmüş damla sakızı
1 yemek kaşığı tereyağ

Karamel için
1/2 sı bardağı şeker
100 ml krema veya süt

Yapılışı
Tencerede süt,pirinç unu,un ve şekeri karıştırarak pişirin. Kaynamaya başladıktan 10 dak. sonra tereyağını ve damla sakızını ekleyip ocaktan alın. Pürüzsüz olması için mikserle çırpın. Kaseler doldurun. Karamel için şekeri bir tavaya koyup eritin. Şeker eriyip karamel rengi almaya yakın kremayı yavaşça ekleyerek karıştırın. İyice karışınca ateşten alın. Muhallebi kaselerinin üzerine karamelden birer kaşık koyun. Soğuyunca servis yapın. 

Afiyet olsun. 



Muhallebiler soğurken boş durmayayım dedim ve uzun zamandır aklımda olan bir şey yaptım. Hiç kullanmadığım beyaz renkli kalın büyük bir mumum vardı. Benmari usulü eritip sıvı hale getirdim. Sakın bu yaptığım şey hakkında bir fikrim olduğunu sanmayın. Sadece uydurdum,sonucun ne olacağı konusunda zerre kadar fikrim yoktu. En fazla kullanılmayan bir mum ve mumu erittiğim kabı çöpe atacaktım. Neyse pamuk ipliği kürdana dolayıp fincanın ağzına yatay şekilde yerleştirdim ve sıvı hale gelen mumu yavaşça fincana döktüm. Bunun için çok beğendiğim antikacıdan çok ucuza aldığım  tek fincanı kullandım. 







Aynı mantıkla bir deniz kabuğunu da mum ile doldurdum. Önce biraz uzun bir ipi kürdana doladım. İpin altı deniz kabuğunun dibine kadar uzanıyordu. Daha sonra sıvı mumu yavaşça kabuğa döktüm. Yalnız bu sırada biraz vakit harcarsanız mum çok çabuk katılaşıyor. Bu durumda tekrar suyun üzerine koyup eritebilirsiniz. Mum soğuyup katılaşana kadar bekledim ve kürdana sarılmış ipin yanması için bir kısmını bırakıp fazla olan kısmını kestim. Ve Sonuç...
Ha bir de mum sıvılaşınca içine birkaç damla kolonya koydum. Evde olan tek esans oydu çünkü. Lavanta kokusu olsaydı ondan eklerdim mutlaka. 




Tarif: Natali






19 Ekim 2012 Cuma

Tatlı Cuma


Hepimiz için

Neşe, huzur ve keyif dolu ,tadı damağımızda kalan tatlı mı tatlı bir haftasonu diliyorum.









Görsel: songs-of-the-sea

18 Ekim 2012 Perşembe

Kerevizli Mercimek Çorbası


Başlık kerevizli mercimek çorbası fakat kerevizi asla yiyemeyen biri olarak benim yaptığım çorba da kerevizin  "K" si bile yok. Sizin kerevizle bir probleminiz yoksa koyabilirsiniz. 
Havalar yazdan kalma gibi olsa da bizim evde çorba sık tüketilir. O nedenle farklı çorbalar yapmayı severim. Bu tarif de oldukça doyurucu ve yemek gibi aslında. Genel de erişte ile yapılan mercimek çorbasına alternatif olabilir. Bu kez aklıma gelmedi ama bir dahakine içine biraz havuç koyarak deneyecegim. Üzerine mutlaka bol limon ve yanına biraz kızarmış ekmekle kışın soğuk günleri için ideal bir yemek olur. 

Malzemeler

1 su bardağı yeşil mercimek
4 dilim çemensiz pastırma(isteğe bağlı)
7 su bardağı tavuk suyu veya su
1 kuru soğan
2 diş sarımsak
2 adet kereviz sapı
1 çay bardağı makarna
1 limon suyu
1 yemek kaşığı un
taze nane
tuz,zeytinyağ

Yapılışı

Mercimeğin üzerine 4 parmak geçecek kadar su ekleyip tuzunu ilave edin ve mercimekler yumuşayana dek pişirin,ardından suyunu süzün. Kereviz sapını ince olarak, pastırmayı da şeritler halinde kesin. Soğanı yemeklik doğrayıp,sarımsağı incecik kesin.
Bir tavaya zeytinyağ ekleyerek soğanı,sarımsağı ve pastırmayı sürekli karıştırarak kavurun. Kereviz sapını ekleyin ve kavurmaya devam edin. Makarnayı da ekleyip bir miktar daha kavurun ve tavuk suyunu ilave edin. En son haşlanmış mercimeği ekleyerek kapağı kapatın ve kısık ateşte 15 dakika pişirin.  
Un ve limon suyunu 1 yemek kaşığı su ilavesi ile bir kapta iyice karıştırın. Çorba suyundan kaşıkla üzerine ekleyip çırpmaya devam edin. Kaynamakta olan çorbaya yavaş yavaş ekleyin. 5 dakika daha karıştırıp tencerenin altını kapatın. 
Çorbayı 5 dakika dinlendirdikten sonra kaselere paylaştırın ve nane yaprakları ve limon ile servis yapın. 
Afiyet olsun. 






Tarif: Aydan Üstkanat
Yap+Ye=Mutlu Ol






17 Ekim 2012 Çarşamba

Kahvaltı keyfi


Cuma günleri en sevdiğim günlerden tabii ki fakat şu haftasonu kahvaltıları yok mu? Çok seviyorum. Ailecek yapılan bir kahvaltı, kahvaltı sonrası sohbetler,ardından mutlaka Türk kahvesi... Bana göre çok keyifli. 
Kahvaltılarda çok değişik şeyler deneyen,farklı sunumlar yapan biri değilimdir. Bana göre kahvaltı rahat olmalı,kumaş peçeteler,peçete halkaları,tablo gibi süslemeler ve daha bir sürü şey kahvaltı saatinin o samimiyetini,doğallığını yok ediyor sanki. Sıkılıyorum ben öyle masalarda. Benim en fazla yaptığım farklılık krep,omlet,hafifçe yağda çevrilmiş domates,biber . Daha ötesi bana fazla. Bazen sıcak bir poğaça veya simit ile yanında çayı en özenle hazırlanmış sofraya tercih ederim. 
Ben bir de aheste kahvaltı etmeyi sevenlerdenim. Hiçbir zaman kısıtlaması olmayacak. Yok temizlik var,yok çarşıya çıkılacak,aman işe geç kaldım dendi mi o kahvaltının tüm keyfi kaçar. Bunun için en uygun zaman da haftasonları.Ev de ne varsa. Zeytin, yağlı bir beyaz peynir(tercihen Ezine),tereyağ,güzel bir reçel, çam balı,arada bir yumurta,belki kızarmış veya sıcacık ekmek ve mutlaka fincanda çay. Haftanın tüm yorgunluğunu alır götürür benden.  
Lor peyniri en fazla tükettiğimiz peynir çeşitlerinden birisi. Üzerine bazen zeytinyağ ve çörekotu, bazen de böğürtlen reçeli ile servis etmeyi seviyorum. Bu kez yeni bulduğum bir tarifi denemek istedim. Güzel ,hafif hem de sabah sabah telaş yapmadan hazırlanabilecek bir lezzet oldu. Denemek isteyenlere tavsiye ederim. 



LİMON VE NANELİ LOR PEYNİRİ VE KIZARMIŞ DOMATES

Malzemeler

4 adet domates
1 limon kabuğu rendesi
250 gr tuzsuz lor peyniri
bir tutam taze nane veya fesleğen
bir tutam taze kekik
istenirse 2 dilim çemensiz pastırma
Zeytinyağ,tuz ,karabiber

Yapılışı

Pastırmaları küçük parçalara bölün ve yağsız tavada kısa bir süre çıtır olana dek kızartın. Naneyi incecik kıyıp,limon kabuğu rendesi ve lor peyniri ile karıştırın ve streçleyip buzdolabına kaldırın. 
Domatesleri ince dilimleyip zeytinyağ,kekik,karabiber ve tuzla harmanlayın ve yanmaz bir tavada alt üst kızartın. 
Tabağa lor peynirinden dondurma kaşığı ile alıp üzerine zeytinyağ gezdirin. Yanında kızarmış domates ve üzerine kızarmış pastırmalarla servis yapın. 
Afiyet olsun. 




Tarif: Aydan Üstkanat
Yap+Ye=Mutlu Ol




5 Ekim 2012 Cuma

Tatlı Cuma


                         Herkese ailesi ve sevdikleri ile birlikte geçireceği mutlu bir 
haftasonu diliyorum. 


Görsel: sweetmontana



2 Ekim 2012 Salı

Yol Ayırımı



Son post dan beri akıp giden bu zamanda günlerim çocukların
gözyaşları,çığlıkları,eşyalar,dosyalar,evraklar,korkular,endişeler,kırgınlıklar,öfke patlamaları ile geçti. Yoruldum,çok yoruldum. Her yıla bu ağlamalarla başlamaktan,yaptığınız iş hakkında zerre kadar fikri olmayan insanların işinize karışmalarından,çocuklarını okulda unutan velilerden,her çocuğu para kaynağı olarak gören idarecilerden yoruldum. 13 yıldır yaptığım anaokulu öğretmenliğinden vazgeçerek OKULLAR AÇILDIKTAN SONRA YAPILAN TAYİNLER ile evimden 30 kilometre uzaktaki bir lisede branş öğretmeni olarak göreve başlıyorum. 
Ne hissediyorum?
Mutluyum,heyecanlıyım,korkuyorum ve son 1 yıldır çalıştığım okuldan ayrılacağım için sanki içim biraz buruk. Farkında olmadan nasılda alışmışım okuluma. OKULUMA. Bu kelimeyi telaffuz etmem bile aylar almıştı. Bir türlü ısınamamıştım. Planladığım hiçbirşeyi yapamamıştım. Hatta istediğim,düşündüğüm ne varsa tam tersi oluyordu. Sanki etrafta kameralar vardı ve biri çıkıp el sallayın diyecek gibiydi. O kadar gerçek dışı.  Ama şimdi... 
Ayrılırken üzülüyorum. 
Seçtiğim bu yeni yolun benim için hayırlı olmasını umuyor ve diliyorum. 
Bloğumda ki bu ilgisizliğin tüm suçlusu işte bu sürede yaşadıklarım. Bırakın bloğa tarif koymayı evde doğru düzgün yemek bile yiyemedik . Çünkü yemek yapacak bile gücüm yoktu. Anneciğim buna çok kızacaksın ama stresten bir kavanoz fıstık ezmesi ve bir büyük kavanoz Nutella yı kaşık kaşık yedim bitirdim. Son zamanlardaki kaşıntılarımın nedeni  bunlar olabilir mi acaba? 
Neyse anlatmak iyi geldi. Herşey iyi olacak hissediyorum. Ve en kısa zamanda iş hayatımı yoluna koyup, ders programımı aldığımda ( bu arada programın fazla yoğun olmamasını umut ediyorum) çok özlediğim hobilerime,kitaplarıma ve mutfağıma geri döneceğim. 

Bana şans dileyin lütfen. 






Görsel:forever-live-laught-love




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...