25 Ağustos 2017 Cuma

Sicilya ya Gidelim mi?


Uzun zamandır gitmek istediğim yerlerden biriydi Sicilya adası. Ünlü Alman edebiyatçı Goethe nin demiş ki; "Sicilya yı görmeden İtalya yı anlamış sayılmayız" İtalya yı anlamak için değil ama kendine has bir atmosferinin olacağını düşündüğüm enteresan yerler ilgimi çekmiştir hep. Bu konuda da Sicilya dan daha iyisini bulamam diye düşündüm. Uygun fiyatlı bilet yakalayınca da fırsatı kaçırmadık ama Haziran sonu Sicilya sıcaklık yönünden tam bir kabustu benim gibi sıcağı sevmeyen birine göre. Şayet siz gitmeye karar verirseniz yaz dışında bir zaman dilimi seçin derim. 

THY uçağı ile ilk durak başkent Katanya. Biz 3 gün burada kalıp adanın doğu kısmında olan 2 şehri görüp daha sonra 3 gün de adanın diğer ucu Palermo ya gidip orada da 2 şehir görmeyi planladık. Dönüş yine Katanya üzerinden olacağı için son 2 gecemiz yine burada geçti. 

Sicilya halkı kendini İtalya dan bağımsız olarak görüyor. "Biz İtalyan değiliz Sicilyalıyız "diyorlar zaten. Yarı özerk bir yapıya sahipler. Latin dili olan İtalyanca dan farklı Sicilyaca lehçesi kullanıyorlar. İngilizce konuşan sayısı az. Tarım ve balıkçılık en büyük geçim kaynağı. Hatta hayatımda hiç bu kadar çok ve çeşitli balığı bu kadar ucuza görmemiştim diyebilirim. Yüzyıllar boyunca ada işgaller altında yaşamış. Her işgal eden de ona mutfağından miras bırakmış. Araplar; pirinç ve baharat,Yunanlılar zeytin ,İspanyollar çikolata,domates ve patlıcanı getirmiş buraya. Nefis bir mutfakları var. Etna sayesinde de topraklar çok verimli. 

Katanya, başkent olmasına rağmen Sicilya nın Palermo dan sonra ikinci büyük şehri. UNESCO dünya mirası listesinde. Etna dağı ile deniz arasına kurulduğu için yanardağ şehrin kaderini birebir etkilemiş. Sanki bir film setindeymişsiniz etkisi yaratabilir sizde. Şehir patlamalar yüzünden tekrar tekrar yıkılmış ve yeniden yapılmış. Gelir düzeyinin çok da iyi olmadığı hemen hissediliyor. İlk mafya Sicilya da Corleone kasabasında kurulmuş,artık faal olmasalar da aslında adanın tamamında hala o etkiyi hissedebiliyorsunuz. 

Dediğim gibi şehir merkez olarak çok büyük değil. İlk meydanımız Piazza del Universita. Genellikle büyük etkinliklerde yada maçlarda halkın buluşma ve seyir alanı. 










İkinci ve en ünlü meydanı olan Piazza el Doumo meydanı. Yazın gündüz sıcaklıkları çok yüksek olduğu için hemen hemen çoğu fotoğraf akşam yada güneş batmaya yakın çekilmek zorunda kaldı. Bir turist için gezme konusunda bize oldukça fazla sıkıntı yarattı bu sıcaklar. Birçok insanın buluşma noktası olan meydana aynı zamanda dört bir taraftan ulaşım var. Konaklamanızı bu meydanlara yakın tercih ederseniz seyahatinizde büyük kolaylık sağlamış olursunuz. Çünkü her gün neredeyse yolunuz buraya düşecek.  




İtalyanlar gibi Sicilyalılar da oldukça heyecanlı ve gürültülü bir halk. Sadece gündüz saatleri ortalık sakin oluyor ama akşamları geç saatlere kadar herkes meydanlarda ve caddelerde. Mağazalarda geç kapanıyor dolayısıyla. Ama siz gündüz kaçta açıldıklarını kontrol edin mutlaka çünkü değişkenlik gösterebiliyor. 






San Agatha katedrali (sağda) ve San Agatha kilisesi (solda) meydanda yer alan yapılardan. Kilisenin belirli günlerde akşam üzeri çatısına çıkmanıza izin veriliyor. Özellikle gün batımını ve Etna yı buradan izlemek şahane. Şehirde ki birçok kilise gibi bu da Agatha ya adanmış. Agatha 3. yy da hristiyanlığı seçmiş ve yaymaya başlamış. Bu nedenle birçok işkenceye maruz kalmış ve ateşte yakılmak istenmiş. Bu sırada deprem olunca bunun ilahi bir işaret olduğu düşünülüp Agatha aziz mertebesine yükseltilmiş. Ayrıca katedralin içinde ünlü Katanya lı opera bestecisi Vincenzo Bellini nin mezarı da var. 






Orada olduğumuz toplamda 5 gün boyunca Etna her gün azalan ve çoğalan şekilde tüttü. Öğrendiğimize göre bu normal hatta duman çıkmazsa endişelenmeliyiz. 




Meydanda yer alan sembollerden birisi işte bu fil heykeli. Adı Fontana dell Elefante. 1736 yılında lav taşından yapılmış ve şehrin sembolü. 




Meydanın diğer tarafında ünlü bir çeşme olan Fontana dell Amenano karşıladı bizi. Çeşme yer altından gelen aynı isimli nehir sularıyla besleniyor ve üzerindeki genç de nehri simgeliyormuş. 




Çeşmenin hemen arkasında ve bu meydanların etrafında yemek yiyebileceğiniz birçok mekan var. Yalnız Katanya da gündüz gördüğünüz birçok restoran akşam açık değil. Bu aşağıda gördüğünüz mekanı da hiç tavsiye etmem. Balık pişirmekten anlamayan ama gözünüzün içine bakarak faturayı şişirmeye çalışan akıllı insanlar işletiyor. Çeşmenin arkasında kalan ve bu restoranların yanında geniş bir alan var. Buradan baktığınızda meydanda her sabah ama her sabah öğleye kadar kurulan Sicilya nın en büyük balık pazarı olan Percheria pazarı var. Her gün açık olan bu pazar kapandıktan sonra belediye araçlarla gelerek meydanı ve balıkçıların kullandığı varilleri ilaçlıyor ve ertesi sabaha hazır şekilde bırakıyor. Gitmeyi düşünürseniz sabah erkenden orada olun derim ben. 




Bu meydana çıkan ara sokaklara daldığınızda yemek yemek için La Paglia yı öneririm ben size. 1814 yılından beri aynı yerde hizmet veriyorlarmış. Akşam açık değiller bilginiz olsun.Deniz mahsullü risotto ve balık çeşitleri çok güzeldi. 









Akşam yürüyüşe çıktığınızda Gelato yemeyi sakın unutmayın. 








Şehrin yolları Etna nın lav taşlarından yapılmış. Kaymasın diye de düzenli olarak çekiçlerle üzerine vurularak tırtıklanıyormuş. 




Duomo meydanından yukarı Etnayı karşınıza alarak çıkarsanız Via Etna denen şehrin en hareketli caddesi boyunca ilerleyebilirsiniz. Bu cadde boyunca Etna  nın külleri ile binaları nasıl kararttığını açıkça görebilirsiniz. 
Burada karşımıza çıkan diğer meydan Bellini meydanı. Fotoğrafta arkada san Biaggio kilisesini görüyorsunuz. 




Hemen önünde şehrin altında var olan başka bir şehrin Etna patlamaları sonrası bugün görebildiğimiz kısmı Roma Anfitiyatrosu görülebilir. 




Ve meydana adını da veren ünlü besteci Bellini nin heykeli. 




Cadde boyunca devam ettiğimizde artık bir mola verilebilir. Biraz serinlemek için yine Bellini parkını seçebilir ve tam karşısında ,biz gittiğimizde tatilde oldukları için kapalı olan şehrin ünlü pastahanesi Savia ya mutlaka uğramanızı tavsiye ederim. Tatlı olarak Cannoli ama 1 tane yiyecekseniz (ki bence büyük olduğu için yeter) siparişi Cannolo olarak vermeniz konusunda çok hassaslarmış benden söylemesi. Bana çok şekerli geldiği için pek sevmedim. Kızarmış bir krep hamuru gibi bir şeyin içerisinde çok tatlı bir krema var. 








Bellini parkı dinlenmek ve serinlemek için ideal. Oldukça da büyük bir park. 




Bu ağaç bana sanki korku filmindeymişim gibi gelmişti. 





Via Etna boyunca devam ederseniz çok uzak olmayan bir mesafede Şehrin botanik parkını ziyaret edebilirsiniz. Giriş ücretsiz. 






Egzotik bitkilerin bulunduğu bir sera ile birlikte oldukça büyük kaktüsler için ayrılmış alan da var. 




Çok acıktım derseniz. Bellini meydanının arkasındaki ara sokaklarda yine her gün ama Cumartesi Pazar tüm gün açık olan La Fiela pazarında envai çeşit yiyecek ve bizim sevdiğimiz kıyafet,ev eşyası yada cıncık diyebileceğim sosyete pazarlarında bulunan hemen hemen her şey Katanya pazarında var ve Avrupa da alıştığımızın aksine çooook ucuz. 

Fud da bir hamburger yiyebilirsiniz. 

Yalnız DİKKAT: Katanya da at ve eşek eti de yiyorlar ve bu yasal. Mutlaka menü görmek isteyin yada sorun. Kırmızı et ile yapılan yemeklerde at, eşek,sığır olarak seçenek sunuyorlar. Hatta Etna ya çıktığımız rehberimiz at etini çok sevdiğini ve aile yemeklerinde onu tercih ettiklerini söylemişti. 





Közlenmiş soğan ve biberler çok yaygın ve çok lezzetli. Balıkçılarda bazı tezgahlar seçtiğiniz balığı hemen orada pişirebiliyor. Bu da isteseniz bir seçenek. 



















Sonra ki durağımız Etna olacak...




"Yüz sene sonra bugünkü dünyadan 

Bir tek insan kalmadığı gün,

Sicilya sahillerinde yaşayan bir balıkçı

Bir yaz sabahı ağlarını atarken denize

Her zamankinden daha geniş gökyüzüne bakıp

Benden bir mısra mırıldanacak şarkı halinde"


Sicilyalı Balıkçı        Orhan Veli








23 Ağustos 2017 Çarşamba

Döner Dönmez


Bu yıl kısa bir sürede olsa küçük molalarla, bir göçebe misali oradan oraya yaptığımız tatilden sonra eve dönmek bahar havasında alınan derin bir nefes gibiydi. Dönünce gerçek dünyaya da balıklama dalıyorsunuz tabii. Sanki dönmenizi kapıda bekleyen bir sürü şey var. Beklesinler sırayla yapmaya başlıyorum işlerimi.
Mutfaktaki bulaşık makinesinin üzerine örtüyü yapalı uzun zaman oldu hatta birkaç farklı kumaş ile yaptığım için değiştirerek kullanma imkanı da sağlıyor bu bana. Beyaz eşyaların o görüntülerinden benim gibi sıkılanlar için pratik. 
Arada lavantalar,bazen güller bazen ağaç dalları bile evde kullandığım tamamlayıcı objeler.









Lavabonun büyük olması bana bir şeyleri yıkamada büyük kolaylık sağlıyor. İkea da ki çift bölmeli olan lavabolardan almak istemiştim ama mutfak planı onun ölçülerine pek uymadı. Şimdi bakıyorum da pek de gerekli değilmiş. Boşuna yer işgal ederdi mutlaka. 






Mevsim yaz olunca da mutfakta geçirilen zamanı daha kısa tutuyorum ben. Hatta pek yemek yapmak bile istemiyorum. Böyle tariflerde tam da bu durumlar için ideal. 

FIRINDA PEYNİR
MALZEMELER
500 gr peynir
4 iri domates
2 diş sarımsak rendesi
2 yemek kaşığı zeytinyağ
1 büyük soğan (piyazlık doğranacak)
tuz,karabiber

YAPILIŞI
Yağlı kağıdı kişi sayısına göre yemek tabağı büyüklüğünde kesin ve bir tarafına en alta birkaç domates dilimi yayıp,üstüne soğan,iki dilim peynir ve tekrar domates koyun. (Ben Ayvalık dan aldığımız karabiberli saganaki peyniri kullandım. Beyaz peynir dahil istediğiniz peyniri kullanabilirsiniz.)En üste sarımsak serpip,tuz ve karabiberini attıktan sonra yarım kaşık kadar zeytinyağ gezdirin. 
Sonra yağlı kağıtları domatesli peynirlerin üzerine kapatıp kenarlarını da hava almayacak şekilde sıkıca burarak kapatın. Yada bohça şeklinde de kapatabilirsiniz. 120 dereceye ısıtılmış fırında 20 dakika kadar pişirin. Yanında veya üzerine koyarak ekmek dilimleri ile servis yapabilirsiniz. Ekstra lezzet için ekmek dilimlerinin üstüne sarımsak sürerek de tatlandırabilirsiniz.
Kolay ve inanılmaz lezzetli oluyor. tavsiye ederim.  

Afiyet olsun












2 Ağustos 2017 Çarşamba

Biraz Biraz


Hamur işlerine verdiğim uzuuuuun aradan sonra anneme giderken bir çeşit,  az zararlı olabilecek bir kurabiye yapayım dediğimde denedim ve biz bu kurabiyeye bayıldık.  Hatta bir ölçü fırında pişerken ben telefon konuşmasına daldığım için ancak kokular gelince yanmış olabileceğini düşündüm. O kadar ara vermişim ki kurabiyenin ne kadar çabuk piştiğini unutmuşum. Neyse kokuları duyunca baktım ki kavruk kavruk olmuşlar bir ölçü daha yapıp attım fırına.  Bu sefer başında bekleyerek tabii ki. Neyse ikinci parti tam kararında oldu. Bunlar elbette onlardan. Kayısılar mis gibi koktu,kıvamı ağızda dağılan bir kurabiye oldu. Yapımı kolay,az şekerli ve çooook lezzetli. Bir sonraki sefer ne zaman olur bilmem ama bir avuç da dövülmüş fındık eklemeyi düşünüyorum. Biraz biraz yapın yiyin yani. 






KAYISILI KURABİYE

MALZEMELER
150 gr sıvıyağ
1 tam yumurta ve 1 yumurtanın sarısı
3 yemek kaşığı pudra şekeri
1 su bardağı küçük küpler halinde doğranmış kuru kayısı
2,5-3  su bardağı un
1 paket kabartma tozu

ÜZERİ İÇİN
Hindistan cevizi
1 yumurtanın akı

YAPILIŞI

Yağ,yumurta ve şekeri iyice çırpın. Kayısıları ilave edin. Karıştırın. Un ve kabartma tozunu ekleyin hamur toparlanana dek yoğurun. 
Ceviz büyüklüğünde parçalar kopararak yuvarlayın ve önce yumurta akına sonra hindistan cevizine bulayarak yağlı kağıt serili tepsiye dizin. 180 dereceye ısıtılmış fırında kızarana dek 13-15 dakika kızartın. 









Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...