29 Eylül 2013 Pazar

Deneme, deneme 1,2...


Nereden,neden geldi bilmem bugün içimdeki bu hamaratlık. Uzun zamandır  bazen  hiçbirşey yapmadan oturasım bazen de hiç oturmadan sürekli birşeyler yapasım vardı. Anlayacağınız kafam karışıktı. Tatil rehavetini üzerimden atamadım sanırım. Geldiğimden beri yeni birşeyler denemek için sürekli planlar,programlar yaptım kafamda. Yani oturdum ama boş oturmadım. Hayal gücümü çalıştırdım. Enginarlı levrek benim aklımda olanlardan biriydi.
 Dün Metro marketteydim. Orayı gezmeyi ,ürün çeşitliliğini ve farklı ürünleri keşfetmeyi seviyorum. Bu kez aklımda yeni deneyeceğim tarifler için deniz ürünleri almak vardı. Malzemeler elimin altında olunca üretmek daha kolay oluyor. Enginar ve Levrek deyince "Hiç olur mu ?" diyenler vardır. Bu yazıyı okuyunca annem benzer bir cümle kuracaktır eminim. "Yazık olmuş enginara" der muhtemelen. Bir egeli olarak enginar çok değerlidir bizim için. Bazı klasikler vardır mutfakta. Enginar zeytinyağlı veya dolması olur. Balık da çeşidine göre ızgara,tava veya buğulama yapılır. Evet bir yere kadar doğru ama bir araya geldiklerinde birbirine yakışan lezzetler de vardır. İnanın enginar balığa çok yakıştı. Ben bu lezzeti Datça da çok beğendiğim Fevzi nin Yeri'n de yemiştim. Tarif yok. Tahminime göre kendi kendime yaptım. Sonuç bu kadar güzel olunca kendimle gurur duymadım desem yalan olur. Yiyenlerin de gerçekten beğendiklerini görünce yorgunluğumu unuttum diyebilirim. Bakarsanız aman aman bir tarif değil aslında. Hepimizin bildiği zeytinyağlı enginar gibi başlayıp levrek buluşması ile ortaya çıkan büyük aşk. Ben kendi yaptığım miktara göre yaklaşık ölçü vereceğim. Siz miktarı arttırarak daha fazla yapabilirsiniz. 

ENGİNARLI LEVREK

MALZEMELER
700-800 gr lık deniz levreği
1 enginar kellesi ( aslında 4-5 bebek enginar daha güzel olur.)
1 soğan
2 diş sarımsak
1 kapya biber
tuz,şeker,un,zeytinyağ,bir tutam dereotu

Yapılışı

Doğranmış soğan ve sarımsakları zeytinyağında hafifçe soteleyin. Enginarı iri kuşbaşı şeklinde doğrayın veya bebek enginar kullanıyorsanız ikiye bölmeniz yeterli. Tenceredeki soğanlara ekleyin ve birkaç kez çevirin. İçine 2 tatlı kaşığı un, 2 çay kaşığı kadar da kesme şeker ekleyip karıştırın. Yavaş yavaş bir miktar sıcak suyu ilave edin ve karıştırın. Bu bol sulu bir yemek olmayacak o nedenle suyu fazla koymayın. Enginarların üzerini örtsün yeter. Kapağını kapatıp hafif ateşte enginarlar biraz yumuşayana kadar pişirin. (Enginar çok pişmesin çünkü bir süre sonra levrekleri eklediğimizde biraz daha pişireceğiz. Yoksa enginar lapa olur ve dağılır.) Enginar pişerken siz levreği fileto haline getirip mutlaka kılçıklarını dikkatle ayıklayın. Balıkçıdan fileto olarak alırsanız harika olur. Balığı da enginar gibi iri parçalar halinde doğrayın. Sebzeyi kontrol edip içine balığı ,bir miktar tuzu ve ince kesilmiş kapya biberi ekleyin. Hafifçe karıştırın. Çok karıştırılırsa balıklar ve enginar dağılır. Suyunu kontrol edin. Çok azaldıysa bir miktar ekleyebilirsiniz. Balık piştiği zaman eti bembeyaz olacaktır. Hafif ateşte kısa bir süre pişirmeye devam edin. Çok sıcak servis etmeyin. Birgün geçerse tadı muhteşem olur ama aynı gün tüketecekseniz ılık ve üzerine bir tutam dereotu ile servis edebilirsiniz. 






Ben balığın üzerine tatlı olarak tahin helvasını çok yakıştırırım. İlk kez yine yıllar önce bir balıkçıda kağıtta ve üzerinde elma rendesi ile pişirilmiş tahin helvası yemiştim. Harikaydı. O zamandan beri hemen hemen her balık sonrası yaparım. Yapımı çok basit. Birçok yerde farklı şekillerde yapılmışını gördüm. Güveç kabında,limon suyu ile inceltilerek yada fırında pişirilenler. Ama dedim ya ben basit severim. Tek yapılacak şey ince bir dilim tahin helvasını pişirme kağıdının üzerine koymak ve ister elma rendesi ister benim tercih ettiğim gibi havuç rendesi ile bir miktar tarçın gezdirerek, kağıdı helvanın etrafına sarın. ( Sarma işini hediye paketi gibi katlayarak yaparsanız fazla büzme ve kırıştırmadan piştikten sonra açma işini kolaylaştırırsınız. Ben etrafından dikkatle sardıktan sonra kenarlarını altına kıvırıyorum.) 
Siz afiyetle balığınızı yerken teflon tavaya sarılı helvalarınızı koyun ve kısık ateşte bırakın erisinler. Arada diğer tarafını çevirmeyi unutmayın. Yoksa helvanın kağıt  içinde dibi yanık yanık olur. 




Elinizle üstten hafifçe bastırarak eriyip erimediklerini anlayabilirsiniz. Pişen helvalarınızın dikkatlice kağıdını açın ve kağıdın fazla olan kenarlarını mutfak makası ile kesin. Yanına bir fincan Türk kahvesi ile harika,ağızda eriyen muhteşem bir lezzet.




Dip Not: Kağıdı şeker gibi buruşturarak kıvırırsanız eriyen helvanız bu girintilere akacak ve kağıdın heryerine bulaşacaktır. Bir de sakın kağıdı açar açmaz yemeyin. Çünkü damağınıza yapışarak ağzınızı yakmanız içten bile değil. 





Afiyet Olsun. 





26 Eylül 2013 Perşembe

O günden Bu güne...


Bir insan 3 haftaya neler sığdırabilir? Ne kadar çok sevinebilir?üzülebilir?sinirlenebilir?yeni insanlar tanır yada yeni planlar yapabilir? Kaç kere "bir daha asla" diyebilir? Kaç kere "bu bana ders olsun" diyebilir? Kaç kere "yeter artık bıktım" diyebilir ve kaç kişiye" iyi ki varsın" diyebilir?
Bu insan bir Balık sa ve burnunun dikine gitmekten bıkmıyorsa ve bazı insanları nerede olursa olsun çekiyor ve bulabiliyorsa,siz tahmin edin artık...
Zorlu bir dönem geçti benim için. Depoladığım onca pozitif enerji ve motivasyon bir anda buhar oldu uçup gitti sanki. Geriye bol bol sakladığım tatil anıları kaldı. Hep böyle değil midir aslında ? Yaz geçer, tatil biter biz çekilen fotoğraflara bakar,anıları yad ederiz soğuk kış günlerinde. Ha bir de bir sonraki tatili sayarız ,camdan dışarı bakıp kopan fırtınaları seyrederken.
Bu aralar bizim buralarda hava bir öyle bir böyle. Bulutlar rengarenk,şekil şekil. Dalıp gidiyorum onları seyrederken. Bir bakıyorsunuz gökyüzü pırıl pırıl,masmavi, bir bakıyorsunuz sanki Sandy kasırgası koptu kopuyor. Görünce dayanamadım birkaç poz çektim size göstermek için. 






 
Dedim ya geriye tatil anıları kaldı. Ve yeni tatil hayalleri. Gelir gelmez damağımda kalan lezzetleri evde denemek istedim. Datça da yediğimiz midyeli kabak çiçeği dolmasını yapmaya çalıştım ilk önce. Tüm malzemeler temin edildi. Bahçedeki kabakların çiçekleri dolma yapacak miktarda olmayınca Datça dönüşü dayanamayıp Alaçatı aktarması yapıp pazarından getirdim itinayla kabak çiçeklerini. Sırf bu dolma hayalini gerçeğe dönüştürmek için. İki gün iç midye aradım. Balıkçıların yüz ifadesini görseniz sanırsınız müslüman mahallesinde salyangoz aradım. Nihayet tüm malzemeler bir araya gelince benim de ilk kabak çiçeği dolmam gerçeğe dönüştü. Önce Çiçeklerin içinde bulunan göbek kısmını şeker maşası ile koparıp çıkardım ve dikkatle çiçekleri yıkadım. Sonra da bildiğiniz zeytinyağlı dolma harcı aslında Yalnız içinde tarçın veya üzüm yok. Bir soğan zeytinyağında sotelenir. İçine yıkanmış pirinçler atılarak bir süre yağda soğanlarla birlikte çevrilir. Biraz tuz ve bir tutam Aspir çiçeği eklenerek az miktarda su ile diri kalacak şekilde pişirilir. Suyunu çekince altını kapatıp yıkanmış ve doğranmış bir avuç iç midyeyi ekledim içine ve demlemeye bıraktım.  Pilavın ısısı ile piştiler.  Daha sonra dikkatli bir şekilde tatlı kaşığı ile çiçekleri doldurulur. Ve  çiçeğin ağzı  içeri katlanarak kapatılır. Üzerine bir miktar daha su eklenip kısık ateşte çiçekler ve pirinç yumuşayana kadar pişirilir. Servis kabına ters çevirerek alınır ve ılımaya bırakılır. Üzerine zeytinyağ ve bir parça limon ile servis yapılır. Hani denir ya "Yeme de yanında yat" Mmmmmm. 











Yanında da yine Alaçatı pazarından bulup sevine sevine aldığım Minik Girit kabakları. Serçe parmağım büyüklüğünde hepsi. Hafif haşlanıp,ılıyınca üzerine zeytinyağ,sarımsak ve limon. Basit ama muhteşem bir lezzet. 








Yeni lezzetler ve yeni anılar ile en kısa zamanda görüşebilmek üzere...
Afiyet olsun. 


2 Eylül 2013 Pazartesi

Birkaç Gün...


Coğrafya bilgini Strabon “Tanrı çok sevdiği kulunu uzun ömürlü olmasını isterse Datça Yarımadası'na bırakır.” demiş.



Ege ile Akdenizin birleştiği yerde cennet bir yarımadada bulunuyor Datça. Birkaç günlük bir tatil için seçtik burayı. Ne kadar kalacağımızı bilemedik. Önce bir görelim dedik ve 4 gece kalıp biraz keşfetmeye çalıştık. Gördüğünüz manzara ile kendinizi dünyada küçücük hissediyorsunuz . Siz yoksunuz sanki burada. Kelimeler öylesine kifayetsiz kalıyor ki . İçinizden şükretmek geliyor var olduğunuz için. 
Marmaris e kadar virajlı yollardan geçiyorsunuz. Ara ara seyir terasları ile gözünüz şenleniyor. Marmaris i geçip Datça ya devam ettiğinizde toprak ve gerçekten zor bir yolla karşılaşıyorsunuz. Geçerken manzara sürücü için değil ama yanındaki için çok keyifli. Marmaris ten 70 km sonra Datça dasınız.Hayretler içerisinde kalıyorsunuz güzellikler karşısında. 



 Küçük bir kasaba Datça. Sakin,huzurlu. Gerçek mavi bayraklı plajlara sahip. Deniz sizi kendine çekiyor adeta. Pırıl pırıl. 


Yarımadada irili ufaklı birçok koy bulunuyor. Biz sadece birkaçını gördük.  Balıklarla birlikte masmavi denizin tadını çıkartabilirsiniz. Etrafta küçük işletmeler var. Tekne turları ile de bu koyları görebilir,yenilerini keşfedebilirsiniz. Bu koylardan Datça ya yakın olan ve küçük bir koy olan Hayıt Bükü.  






Küçük otel ve moteller ile lokantalar bulunuyor.  Datça merkezde gündüz plaj olarak hizmet veren sahil,güneş battıktan sonra rengarenk masalar yerleştirilerek bir restorana dönüşüyor. Camekanlarda farklı farklı balık çeşitleri ve yöresel lezzetlerden istediğinizi seçebiliyorsunuz. 






Datça da olduğum birkaç gün içinde Fevzi nin Yeri favori mekanımız oldu. Lezzetler inanılmaz. Ben şimdiye kadar bu derece lezzetli meze çeşitleri ve balık çorbası içmedim. Herşey çok güzeldi. Burası çok da meşhurmuş aslında. Biz tesadüfen keşfettik. Akşamları tıka basa dolu. Hikayesi de çok enteresan Fevzi Bey in. Oto sanayiinden bir müşterisinin tahsilatını yapabilmek için onun peşinden Datça ya kadar gelmiş. Tahsilat gecikince konaklama uzamış ve bir şekilde eşiyle birlikte yerleşmişler Datça ya. Ünlülerin ve bilenlerin uğrak yeri Fevzi nin Yeri. Açık yüreklilikle söylüyorum MUHTEŞEM. Yolunuz Datça ya düşerse mutlaka ama mutlaka gidin derim. Asla kültür balığı satmadığını söyleyen Fevzi Bey de biz yöresel bir balık olan Lambuka yı denedik. Ben palamut sevmem. Biraz onu andıran çok da lezzetli bulmadığım bir balıktı. Ama balık çorbası,midyeli kabak çiçeği dolma ve diğer tüm lezzetler harikaydı. 





Datça bademi çok meşhur. Çarşı içerisinde yöresel ürünleri bulabileceğiniz bir çok dükkan var. Feribotla Datça dan Bodrum a da geçme imkanınız bulunuyor. Eğer aradığınız turist kalabalığından uzak,doğa ile başbaşa,dingin bir tatilse Datça ideal. 




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...