26 Eylül 2013 Perşembe

O günden Bu güne...


Bir insan 3 haftaya neler sığdırabilir? Ne kadar çok sevinebilir?üzülebilir?sinirlenebilir?yeni insanlar tanır yada yeni planlar yapabilir? Kaç kere "bir daha asla" diyebilir? Kaç kere "bu bana ders olsun" diyebilir? Kaç kere "yeter artık bıktım" diyebilir ve kaç kişiye" iyi ki varsın" diyebilir?
Bu insan bir Balık sa ve burnunun dikine gitmekten bıkmıyorsa ve bazı insanları nerede olursa olsun çekiyor ve bulabiliyorsa,siz tahmin edin artık...
Zorlu bir dönem geçti benim için. Depoladığım onca pozitif enerji ve motivasyon bir anda buhar oldu uçup gitti sanki. Geriye bol bol sakladığım tatil anıları kaldı. Hep böyle değil midir aslında ? Yaz geçer, tatil biter biz çekilen fotoğraflara bakar,anıları yad ederiz soğuk kış günlerinde. Ha bir de bir sonraki tatili sayarız ,camdan dışarı bakıp kopan fırtınaları seyrederken.
Bu aralar bizim buralarda hava bir öyle bir böyle. Bulutlar rengarenk,şekil şekil. Dalıp gidiyorum onları seyrederken. Bir bakıyorsunuz gökyüzü pırıl pırıl,masmavi, bir bakıyorsunuz sanki Sandy kasırgası koptu kopuyor. Görünce dayanamadım birkaç poz çektim size göstermek için. 






 
Dedim ya geriye tatil anıları kaldı. Ve yeni tatil hayalleri. Gelir gelmez damağımda kalan lezzetleri evde denemek istedim. Datça da yediğimiz midyeli kabak çiçeği dolmasını yapmaya çalıştım ilk önce. Tüm malzemeler temin edildi. Bahçedeki kabakların çiçekleri dolma yapacak miktarda olmayınca Datça dönüşü dayanamayıp Alaçatı aktarması yapıp pazarından getirdim itinayla kabak çiçeklerini. Sırf bu dolma hayalini gerçeğe dönüştürmek için. İki gün iç midye aradım. Balıkçıların yüz ifadesini görseniz sanırsınız müslüman mahallesinde salyangoz aradım. Nihayet tüm malzemeler bir araya gelince benim de ilk kabak çiçeği dolmam gerçeğe dönüştü. Önce Çiçeklerin içinde bulunan göbek kısmını şeker maşası ile koparıp çıkardım ve dikkatle çiçekleri yıkadım. Sonra da bildiğiniz zeytinyağlı dolma harcı aslında Yalnız içinde tarçın veya üzüm yok. Bir soğan zeytinyağında sotelenir. İçine yıkanmış pirinçler atılarak bir süre yağda soğanlarla birlikte çevrilir. Biraz tuz ve bir tutam Aspir çiçeği eklenerek az miktarda su ile diri kalacak şekilde pişirilir. Suyunu çekince altını kapatıp yıkanmış ve doğranmış bir avuç iç midyeyi ekledim içine ve demlemeye bıraktım.  Pilavın ısısı ile piştiler.  Daha sonra dikkatli bir şekilde tatlı kaşığı ile çiçekleri doldurulur. Ve  çiçeğin ağzı  içeri katlanarak kapatılır. Üzerine bir miktar daha su eklenip kısık ateşte çiçekler ve pirinç yumuşayana kadar pişirilir. Servis kabına ters çevirerek alınır ve ılımaya bırakılır. Üzerine zeytinyağ ve bir parça limon ile servis yapılır. Hani denir ya "Yeme de yanında yat" Mmmmmm. 











Yanında da yine Alaçatı pazarından bulup sevine sevine aldığım Minik Girit kabakları. Serçe parmağım büyüklüğünde hepsi. Hafif haşlanıp,ılıyınca üzerine zeytinyağ,sarımsak ve limon. Basit ama muhteşem bir lezzet. 








Yeni lezzetler ve yeni anılar ile en kısa zamanda görüşebilmek üzere...
Afiyet olsun. 


2 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...