17 Aralık 2016 Cumartesi

Vişneli Yaprak Sarma



Gençken ne kadar anlamsız gelirdi şu meşakkatli yemeklerin yapılması. Neredeyse tüm gün; ön hazırlığı,yapması,pişirmesi için uğraş sonra sofraya koyar koymaz ilk yarım saat de silip süpürülsün. Nasıl üzülürdüm o, zaman ve yorgunluk için. Zaten gençliğimde çok iştahlı da değildim ben. Yapılmış,yapılmamış çok önemli değildi benim için. Kereviz,pırasa,kapuska olmasın da diğer tüm yemekleri yerim. Ne zaman üniversite sınavına hazırlanmaya başladım o zaman mutfağa girip de elim hamura, soğana değmeye başladı. Demek ki o zamandan belliymiş benim mutfağı terapi merkezi olarak olarak gördüğüm. Canım sıkkınsa ve kafamı dağıtmak istiyorsam beni mutfakta arayın. Kendimi o düşüncelerin içine hapsetmemek için aktif olmam gerekiyor benim. Eğer şu zaman makinesi olsaydı gençliğime geri dönüp geç başladığım tüm meraklarıma daha fazla ilgi gösterirdim. Şimdi o geç kalmışlığın verdiği telaşla yapmak istediğim çok şey var. Hiçbirini atlamamak ve unutmamak için de yanımda hep bir liste taşıyorum. Her konuda yapılması gerekenler yada wish list dediğim yapmayı istediklerim listesi. Yanımda derken gerçekten yanımda. Hem okulda çantamda taşıdığım hem de evde elimin altında bir liste. Üstü çizikler ve eklemelerle,küçük notlar ve işaretlerle dolu. Bu tarif de listedeydi. Nasıl yani demeyin. Blog için yapılacaklar yada denemek istediğim tarifler için de bir liste var. Hem de uzuuuun bir liste. Diyorum size bu yıl psikolojm hiç iyi değil. Belki bu sayede uzun zamandır ihmal ettiğim bloğu daha sık güncellemiş olurum. 
Uzun lafın kısası Vişneli yaprak sarma yapılacaklar listemde vardı. Alaçatı Asma yaprağı n da yedim ve ilk fırsatta yani terapide denendi. O kadar da zor değil yazının girişine bakıp aldanmayın. Ben tarif için dondurucudaki vişneleri kullandım. 
Not; Sarmaların şekil ve boyutlarına takılmayın lütfen. Lezzet süper. Siz daha düzgün sararsınız tabii ben acele ile pek beceremedim. 

VİŞNELİ YAPRAK SARMA

MALZEMELER
Yarım kilo taze veya salamura asma yaprağı
1 su bardağı pirinç
2 kuru soğan
1 su bardağı vişne suyu
250 gr vişne
tuz,karabiber
1 çay kaşığı tarçın
yarım demet taze nane(yerine kuru nane kullanılabilir)
Yaklaşık 1 su bardağı zeytinyağ

YAPILIŞI
Zeytinyağını tencerede ısıtın ive ince doğradığınız soğanları pembeleşinceye kadar kavurun. İçine pirinçleri ilave edin ve sürekli karıştırarak kavurun. Vişne suyunun tamamını,tuz,karabiber ve tarçını ekleyerek suyu çekene kadar pişirin. Yapraklarınız salamura ise fazla tuzunun gitmesi için yıkamayı unutmayın. Taze yaprakları haşlayın ve sularını iyice süzdürün.Sarmaları dizeceğiniz tencerenin dibine yapraklardan birkaç tanesini serin. Vişnelerin çekirdeklerini çıkarıp ikiye bölün. Birazını tencerede sarmaların arasına dizmek ve serviste süsleme yapmak için ayrın. kalanını bir tabağa koyun. Yıkanıp ince doğranmış naneyi ekleyin ve pişen içi kaşıkla harmanlayın, üzerini demlenmesi için örtün. Yaprağı elinizde veya tabakta ,damarlı kısmı içeride kalacak şekilde tabağa yerleştirin ve bir miktar iç alarak üzerine iki parça vişne yerleştirin ve sarın. Tenceredeki sarmaların arasına da vişne taneleri serpiştirin. Tuzunu serpin. Üzerini ağırlıkla kapatın ve üzerini geçecek kadar su ekleyin. Kısık ateşte sarmalar suyunu çekene kadar pişirin. Ilık servis yapın. 
Afiyet olsun. 

















11 Aralık 2016 Pazar

İtalyan ekmeği; Foccacia


Bir peynir,bir de ekmek merakım vardır benim. Hani yeni tatlara kapalı olur ya kimisi ben işte kesinlikle kapalı falan değilim. Yeni lezzetler denemeyi hep sevmişimdir. Tek şartla tabii. İşitme testini geçerse. Yani adını veya içindekileri duyduğumda daha cezbetmediyse hayatta ağzıma sürmem. Misal kereviz,hele de portakallı olanı yada reçelli ballı etler. Yedim mi Hayır. Yemek ister miyim Hayır. Ama peynir dediler mi akan sular durur ben de. Çok severim farklı peynir çeşitlerini denemeyi. Ve de ekmek. XVI. Louis in eşi Marie Antoniette in, Fransa da ekmek kıtlığının doruğa ulaştığı dönemde "Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler" sözünü söylediği iddia edilmiştir. Aslında sözün aslında pasta yerine Brioş denir. Yani sadece bizim değil birçok halk için ekmek vazgeçilmez besin maddelerinden bir tanesi. 500 yıldır doğal mayalarını yaşatarak aynı ekmeği üretmeye devam eden fırınlar olduğunu duymuştum. 
Türk halkı olarak zaten ekmekle aramızda duygusal bir bağ olduğu yadsınamaz ama ben uzak durmaya çalışarak mesafeli bir aşk yaşıyorum. Evde en sık yaptığım ekmek çeşitlerinden biridir Foccacia. Aslında bir çeşit Ramazan pidesi. Farkı; üzerine değişik malzemeler koyarak da pişirebilirsiniz. Ben kahvaltıda ve yemeklerde daha çok tükettiğimiz için klasik olarak üzeri zeytinyağlı ve deniz tuzu,kekik,biberiye ile çeşnilendirerek yapıyorum. Kurutulmuş domates yada ızgara sebze veya piyazlık doğradığınız soğanları karamelize ettikten sonra üzerine yayarak pişirebilirsiniz. Aklınıza gelecek her şekilde Foccacia yapılabilir. Ben klasik olanın tarifini vereceğim ki sizler istediğiniz gibi ekstra malzeme kullanabilirsiniz. 

MALZEMELER

3 bardak beyaz un
1 bardak ılık su
4 yemek kaşığı süt
5 yemek kaşığı zeytinyağ
1 tatlı kaşığı maya
1 tatlı kaşığı toz şeker
1/2 çay kaşığı tuz

YAPILIŞI

Kaba unu dökün ve ortasını havuz gibi açarak sıvı malzemeleri ve maya ile toz şekeri koyun. Yavaş yavaş karıştırarak bir araya getirmeye çalışın ve bir süre yoğurun. Ben bu aşamayı mikser ile yapıyorum. Mayanın aktif hale gelmesi için tuzu daha sonra ekleyeceğiz. Hamur toparlanmaya başlayınca tuzu ekleyin ve tekrar yoğurun. Geniş bir kap içinde üzerini bir bezle örterek hamuru 1 saat kadar mayalandırın. Bu sürede iki katına çıkması gerek hacminin. Mayalanan hamurunuzu yağlı kağıt serili yada unlanmış bir tepside elinizi yağlayarak yavaşça yayın. Parmaklarınızla çukurlar oluşturun ve zeytinyağ gezdirin. 30 dakika kadar tepside mayalandırın. Fırına vermeden önce ısıya dayanıklı bir kaba kaynar su koyarak fırının bir köşesine buhar oluşturması için yerleştirin ve hamurunuzun üzerine deniz tuzu,kekik veya biberiye serperek 180 derece fırında üzeri hafif kızarana dek pişirin. Ben bu süreyi biraz kaçırmışım ki benim ki esmerce oldu. Fırından aldığınız Tepsinizin üzerini temiz bir mutfak bezi ile örtün dinlensin. 
Afiyet olsun. 




















5 Aralık 2016 Pazartesi

SICAK,SIMSICAK MAHLUTA


Soğuk kış günlerinin vazgeçilmezi çorbalar. Kimi zaman tek başına bir ana yemek gibi,zaman zaman da sabah kahvaltılarında bir parça ekmekle mideler şenlenir.  Genel de pratik ve hafif olan tarifleri seçiyorum. Tabii ne güzel,ne farklı çorbalar yapanlar var biliyorum internet sayesinde ama eğer olur da denemek isterseniz Mahluta veya bazı yörelerde bilinen adı ile Mahulta.  



MALZEMELER

2 su bardağı kırmızı mercimek
yarım çay bardağı pirinç
1 büyük kuru soğan
1 limon suyu
5 su bardağı su
1 çay kaşığı kimyon
1 yemek kaşığı pul biber
1 çay bardağı zeytinyağ
Tuz

YAPILIŞI

Mercimek ve pirinci yıkayın. 5 su bardağı suda,tuz ve kimyon katarak koyulaşıncaya kadar kısık ateşte pişirin. Pişmeye yakın limon suyu ekleyin. Pişen mercimek ve pirinci, kıvamlı bir hale gelmesi için blendır ile bir kaç kez karıştırın. Çok pürüzsüz yapmanız gerekmiyor. 
Soğanı kıyın ve ayrı bir tavada zeytinyağında kavurun. Tavayı ateşten almaya yakın pulbiber ekleyin. Tenceredeki çorbanın üzerine gezdirin veya tabaklara çorbayı koyduğunuzda servis öncesi üzerine ekleyin.  
Afiyet olsun. 



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...