28 Haziran 2014 Cumartesi

Çeşit,çeşit...


Ara verdim ama yeni tarifler denemeye ve yeni keşfettiğim lezzetleri evde yapıp bloğa koymak üzere notlar almaya ara vermedim. Hani derler ya uzaktaydım ama kalbim oradaydı. Aynen ben de öyle bir durumdaydım. 7/24 online kalabilen ;bak hastanedeyim,yatıyorum kalkıyorum demeyi sevmediğim için facebook ve instagramdan da uzak kaldım ama dinlenirken instagram vakit geçirmeme yardımcı oldu. Hiçbir yere kıpırdayamadığım için Alaçatı,Paris,Roma ve bizim küçük kasabamızdan mütevazi ve arşivlik fotoğraflarla idare ettiler takipçilerim . Doktor ;"Tamam artık vur kendini sokaklara" der demez bu arayı telafi etmeye çalışacağımdan şüpheniz olmasın. Tabii kısmet olursa. 
Neyse gelelim tariflere. Yaprak sarma Girit usulü. Farkı ne derseniz; içine konan kabak rendesi ve tahin. Ne kabak nede tahin ağızda garip bir tat bırakmıyor. Hoş bir aroması var. Birgün değişik bir lezzet denemek,iftarda veya sahurda hafif lezzetler sunmak isterseniz iyi gider. Bu sarma ameliyattan çok önce yapılmış ve bloğa koymak için fotoğraflanmıştı. Kalem kalem değiller ama benden de kalem kalem sarma beklenmemeli zaten. 





GİRİT USULÜ YAPRAK SARMA
MALZEMELER 
300 gr asma yaprağı
Yarım demet doğranmış maydanoz
2 kuru soğan
1 yemek kaşığı kıyılmış taze nane
2 küçük yeşil kabak
2 domates
1 tk kekik
1 çay kaşığı kimyon
1 çay kaşığı karabiber
Yarım su bardağı tahin
1,5 su bardağı pirinç
2 patates
Yarım çay bardağı zeytinyağ

YAPILIŞI
Küp doğranan soğanları 2 kaşık zeytinyağında soteleyin. Ve soğumaya bırakın. Kabakları rendeleyin. Domatesleri küçük küpler halinde doğrayın. Bir kaba kabak,domates,nane,maydanoz,soğan,kekik,kimyon,karabiber,pirinç ve tahini ekleyerek iyice karıştırın. Yaprakların içerisine hazırladığınız dolma içlerini sarın. Patatesleri yarım santim kadar kalınlıkta dilimleyip kullanacağınız tencerenin dibine dizin. Üzerine sardığınız dolmaları yerleştirin. 1,5 su bardağı su ve kalan zeytinyağını da ekleyip sarmaların üzerine gezdirin. Sarmaların üzerini bir ağırlıkla kapatıp 25-30 dakika kadar kısık ateşte pişirin. Ilık veya soğuk servis yapın.  


Diğer bir lezzet Tebbule veya daha çok bilinen adı ile Tabbule. Tam yazlık bir tat. Beni tek uğraştıran kısmı yeşillikleri temizlemek,ayıklamak ve doğramak. Bu aralar o kadar sık yaptım ki bir süre yeşillik görmesem olur. Tebbule bir Lübnan mezesi. Bizim kısıra benziyor ama uzaktan. Nanenin verdiği ferahlık ve ekşi ile insanın içini serinletiyor sanki. 




TEBBULE VEYA TABBULE

MALZEMELER
3 domates
3 yeşil soğan
3 demet maydanoz
1 demet nane
2 yemek kaşığı ince bulgur
3 limon
zeytinyağ,tuz 

YAPILIŞI 
Yeşillikleri yıkayıp iyice kuruttuktan sonra ince ince doğrayın. Domatesleri de küçük küpler halinde kesin. İnce bulguru bir salata kasesine alın ve üzerine doğradığınız maydanoz,soğan ve domatesleri ilave edin. Naneyi en son eklemek gerekiyor çünkü diğer yeşilliklerle beraber beklerken salatanın rengini karartıyor. Zeytinyağ,limon suyu ve tuzu da ekledikten sonra naneleri ilave edip salatayı iyice karıştırın. Servise hazır. 
İnsanın yedikçe içini ferahlatan ve doyurucu bir lezzet. İnternette farklı tabbule tarifleri bulacaksınız ama hepsinde de bulgur oranı buna göre fazla. Tabbule bir çeşit kısır değil,benzer noktaları var ama değil. Bu salatanın özelliği bol yeşillik. Arada kaşığınıza bulgur gelecek. Eğer daha da doyurucu olsun,miktarı da arttırmış olayım diye düşünürseniz asıl lezzetten uzaklaşırsınız bence. Tercih sizin. Bekletmeden servis yapın ki yeşillikler sönmesin. Eğer salatayı önceden hazırlayacaksanız naneyi ve sosunu dökmeden üzerini streçleyip kenarda bekletin. Servisten hemen önce sos ve naneyi ilave ederek servise hazır hale getirebilirsiniz. 
Afiyet olsun.


Lezzetli yemeklerden sonra mutlaka iyi bir tatlı olmalıdır değil mi? Bu aralar favorim tabii ki birçok kişinin olduğu gibi mevsim meyveleri ile yapılan hafif tatlılar. Tart yapabilirim dedim. Çilek ideal olur. Kenarlardan akmasını engellemek için ortaya doğru biraz kıvırırsak al sana Galette. Biraz pudra şekeri,yanına vanilyalı bir top dondurma...Yeme de yanında yat. Yapımı kolay. İsterseniz hamuru önceden hazırlayıp buzlukta veya buzdolabında saklayabilirsiniz. Yada güzel,tatlı bir şeftali ile deneyebilirsiniz. Tek dikkat etmeniz gereken kısım tüm tart hamurları gibi yağın içinde erimesine izin vermemek. Bu sıcak yaz günlerinde biraz zor. Ama çözüm hamuru fazla mıncıklamamak ve sık sık buzdolabında soğutmak. Neyse hamurun tarifi Cafe Fernando nun ilk yemek kitabından. (Pardon! Kitap değil ansiklopedi.) Her tarif özenle,anlaşılır ve resimlerle anlatılmış. 




TART HAMURU

MALZEMELER
150 gr soğuk tereyağ
80 gr buz gibi soğuk su
1 tatlı kaşığı elma sirkesi
1+2/3 su bardağı (233 gr )un
1 yemek kaşığı toz şeker
1/2 tatlı kaşığı tuz

YAPILIŞI

1-Tereyağını küçük küpler halinde doğrayıp buzlukta bekletin. 
2-Suyla sirkeyi bir kapta karıştırın ve buzdolabında bekletin. 
3-Un,şeker ve tuzu bıçaklı mutfak robotuna koyun ve kısa sık aralıklarla karıştırın. 
4-Tereyağını ekleyip yine kısa ve sık aralıklarla sadece ufalanıp her yerine un bulaşana dek karıştırın. 
5-Şimdi dolapta bekleyen sirkeli suyu az az robota ekleyin ve hala sıkınca bir araya gelen ama yumuşak olmayan bir hamur elde ettiğinizde sıvı eklemeyi bırakın. 
6-Hamuru streçin üzerine alın ve fazla mıncıklamadan bir araya getirip her yerini streçleyin ve hafifçe üzerinden bastırıp yassılaştırarak buzdolabına kaldırın. 
Kitapta bekleme süresi 4 saat diyordu ama ben o kadar bekleyemem. Yarım saat kadar buzlukta tutup sonra buzdolabında beklettim. Toplam 45 dakika kadar hamuru dinlendirdikten sonra iki yağlı kağıt arasında yaklaşık 4 mm kalınlığında açın. Bu aşamaları Cafe Fernando daha anlaşılır ve resimlerle açıklamış. Ben daha pratik anlatıyorum. 
Hamuru açtıktan sonra doğradığım çilekleri hamurun ortasına elimle dikkatli bir şekilde yerleştirdim. Kenarlarda yaklaşık 3 parmak kadar boşluk bıraktım ki çileklerin üzerine doğru kapatabileyim. Yaklaşık 500 gr kadar çilek kullandım bu tarifte. Hamurun boş olan kısımlarını çileklerin üzerine doğru kapattıktan sonra 190 dereye ısıtılmış fırında 20-25 dakika hamurun üstteki kısımları hafif kızarana dek pişirin. (Bu aşamada benim fırınım güçlü olduğu için ben pişirmeyi 180 derecede yaptım).Fırından çıkan galette biraz ılıyınca çileklerin üzerine çilek reçelinin sulu kısmından veya böğürtlen gibi reçellerin suyundan fırça ile hafifçe sürerek yeniden ıslak görünüm kazanmasını sağlayabilirsiniz. Ben hafif bir mayhoşluk istediğim için limon reçelinin suyundan çok az miktarda sürdüm. Hamurun az şekerli tadı ve çilek ile karışık mayhoşluk güzel bir kombinasyon oldu. Hamurun üzerine biraz pudra şekeri gezdirebilir ve ılık galetteyi soğuk bir top dondurma ile servis ederek birlikte oluşturdukları mutlu birlikteliğin tadını çıkarabilirsiniz.  

Afiyet olsun

Not: 1- Hamurun üzerine pişirmeden önce yumurta sarısı veya başka birşey sürmeye gerek yok.
2- Fırınınızın pişirme şekline göre daha kısa veya uzun sürede pişirme yapabilirsiniz. Fırınınıza göre bu süreyi değerlendirin. 
3- Birçok tarifte galette ve tartlar 190-200 derecede pişirilebilir ama çilek hassas bir meyve üsttekiler yanabilir ve hoş bir görüntü olmaz 








Tebbule tarifi; Dünden Bugüne Lübnan Mutfağı
Galette hamurunun tarifi: Cafe Fernando-Bir Pasta Yaptım,Yanağını Dayar Uyursun



Sofranızdan bereket  eksik olmasın ve ağzınızın tadı hiç bozulmasın. Hepimize Hayırlı Ramazanlar dilerim. 







25 Haziran 2014 Çarşamba

Bilmem ki, Nereden Başlasam?


Uzun bir ara oldu biliyorum. Vazgeçtiğimi bile düşünmüş olabilirsiniz. Son yazılarımın arası epey açıktı ve  oldukça seyrek yazmaya başlamıştım. Pek tat tuz da yok gibiydi. Şimdi eski postlarımı okudukça aslında ne kadar görünürmüş herşey ama ben bir türlü görememişim diyorum. Neyse demek ki yaşanması gerekiyormuş. Bir süredir artık yazmak istedim ama ne yazsam,nereden başlasam,nasıl söylesem bilemedim. Ama baktım ki vazgeçmek istemiyorum,özlemişim; o zaman yazmalıyım dedim. Çok gizemli oldu değil mi? Bir süredir yoktum evet ama hayatımda yaşadıklarımı,isteklerimi,hayallerimi,yaptıklarım ve yapacaklarımı sorguladığım,asla neden ben demeden ama herşeyin bir nedeni vardır dediğim bir dönem yaşadım. Mart ayının son günlerinde yani son postumdan kısa bir süre sonra sabaha karşı ilk kez geçirdiğim ve aslına bakılırsa ne olduğunu hastanenin acilinde öğrendiğimiz bir epilepsi krizi yaşadım. Nasıl olur,bu yaştan sonra olur mu diye şaşkınlık yaşarken tetkikler ve birkaç gün içerisinde bizi bekleyen asıl şoku öğrendik. Mandalina büyüklüğüne ulaşmış ve 12-13 yıldır benimle var olan bir beyin tümörü. O anda sanki bir robot gibiydik eşim de, ben de. Hastane; sonuçları tabii ki bizden önce almışlar ve beyin cerrahisi doktorları ile görüşmeleri yapıp durumu incelemişler. Bize birşeyler göstermeye ameliyatın nasıl yapılacağını,nedenleri,nasılları izah etmeye çalışıyorlar ama ben sanki orada değilim. Yani bedenim orda ama ben hala o iki kelimeyi kendi kendime tekrarlıyorum. Sonrada beynim daha doğrusu hayal gücüm ameliyat sonrasını ve olabilecekleri ışık hızıyla canlandırmaya başlıyor. Neyse süreç çok hızlı ilerledi ve kriz sonrası yaşadığım şiddetli baş ağrısı için içtiğim bir aspirin nedeni ile 1 hafta sonraya ertelenen ameliyat 9 Nisan da yapıldı ve tümör alındı. Bu arada doktorlarım başından beri tümörün iyi huylu olduğunu ve türünü biliyorlardı. O nedenle içimiz biraz daha rahattı. Sadece ameliyat ve sonrasında herhangi bir olumsuz durumun oluşmamasını umut ediyorduk. Herşey yolunda gitti ve şimdi iyileşme sürecindeyim,sonuçlarım temiz. Kendi işimi yapabiliyorum. Ufak tefek şeylerin dışında pek birşey kalmadı sayılır. Temmuz başındaki mr kontrolünde de herşey normal ve iyi çıkarsa artık geçti diyebilirim kendi kendime.
Bu zor süreçte aslında sadece biz değil bizimle birlikte ailelerimiz,arkadaşlarımız ve yakın dostlarımız da şok yaşadılar. Hatta bu küçük kasabada sadece bir süre bir arada olduğumuz insanlar bile arayıp sordular. İnsan böyle zamanlarda daha da mı duygusal oluyor acaba? Herkes destek olmaya,moral vermeye,yardımcı olmaya çalıştı. Blogdan,facebook veya instagramdan tanıdığım ama hiç yüzyüze gelmediğim ve şahsen tanışmadığım insanların bile desteklerini,geçmiş olsun dileklerini unutamam.
Geride kalan zor dönemimde iyi dilekleriniz ve dualarınızla beni yalnız bırakmadınız. Hayatımın en zor sınavında artık daha iyi olduğumu paylaşmak istedim. En başta ailelerimiz,dostlarımız,sevdiklerimiz,Anadolu Sağlık Merkezi John Hopkins Hastanesi doktorları Ahmet Hilmi Kaya,Arif Topal ve tüm beyin cerrahisi ekibine ve hastane personeline tekrar ve tekrar çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız.






Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...