20 Ağustos 2014 Çarşamba

Aklımdakiler...


Uzun zamandır aklımdaydı bu tatlıyı yapmak. Buzdolabında uzun zamandır tüketilmeyi bekleyen ama kavun,karpuz sezonu açıldığından; her ne kadar çok sevsem de pabuçları geçici bir süre dama atılan portakallar. Çöpe yemek atmayı yada aldığım sebze meyveyi tüketmeden atmayı sevmem. Mecbur kaldığım durumlar tabii ki oluyor. Acil evden çıkmamız gerekir,uzun süre dönmeyiz, elektrik kesilir vs. Onda bile elime geçeni buzluğa atarım. Böyle yetiştirildiğimizden herhalde. Neyse o portakallar dolabı her açışımda gözüme batarken ve ben yine kek yapmaktansa farklı bir şeyler deneme arayışında olduğum zaman bu tarif karşıma çıkıverdi. Tam da tarif değildi aslında . Sadece ölçüler kısaca yazılmış ve sonuçtan memnun kalındığından bahsedilmişti. Ölçüleri aldığım yer ben göremesem de herkesin çok methettiği İstanbul da Kantin olunca bundan kötü bir şey çıkmaz dedim ve sıvadım kolları. Asıl ölçü 750 gr portakal suyu baz alınarak yapılmıştı ama benim elimde miyadını doldurmak üzere olan 10 portakal var sadece. Yazın buralarda portakal bulmam mümkün değil o nedenle ne çıkarsa bahtına dedim. Sıktım sıktım ve tekrar sıktım. Sonuç 315 gr portakal suyu. Biz kendi aramızda 300 diyelim. Ölçüleri orantılı azaltarak yaptım ve mükemmel oldu. Tabii bana göre. O zaman ben orjinal tarifi ve kendi ölçülerimi vereyim siz yaparsanız dilediğiniz kullanın. 






PORTAKAL PELTESİ
MALZEMELER

750 gr portakal suyu    (300 gr kullandım)
250 gr su                    (100 gr su)
150 gr şeker                (60 gr olur ama ben az şekerli sevdiğim için 50 gr kullandım sonuç iyi oldu) 
1/2 limon suyu             (evde olmadığı için kullanmadım)
50 gr mısır nişastası      (20 gr yerine taş gibi olmasın diye 17 gr kullandım)
1/2 portakal kabuğu rendesi. ( rendenin küçük tarafı ile rendeleyin,ben daha aromalı olması için 1 portakal rendeledim.)

YAPILIŞI

Malzemelerin tümünü bir tencereye alıp hafif ateşte sürekli karıştırarak pişiriyorsunuz. Nişastayı içinde ezmeye çalışın veya portakal suyundan 1 çay bardağı kadar alarak nişastayı içinde ezdikten sonra karışıma ekleyin. Yavaş yavaş koyulaşmaya başlayacak. Sakın karıştırmayı bırakmayın. Koyulaştıkça ocağın altını kısın. Muhallebi kıvamına geldikten yani göz göz olduktan sonra altını kapatın ve kaselere paylaştırın. Oda sıcaklığına geldikten sonra buzdolabında soğutun. Tercihen ertesi gün yemenizi tavsiye ederim. Üzerine meyveler veya bir top limonlu dondurma ile servis edebilirsiniz. 






Sıradaki tarif ise sıcaktan bunalanlara gelsin. Biz şu tropik fırtınalarla zaman zaman korkular yaşasak da bir nebze serinledik. Darısı diğer şehirlerin başına. Bu yıl Ankara da yanıyormuş. Mevsimler değişti vesselam diyerek tarife geçeyim. Bu içeceği ben neredeyse bütün yaz sürekli yaptım. Hani bir ara Tebbule tarifi vermiştim. İşte bir yandan onun yeşillikleri bir yandan sürekli aranan baharatlı içeceğin malzemeleri...her pazar demet demet nane alır olmuştum. 
Neyse farklı aroması ile çok lezzetli bir içecek. Tekrar ısınacağımızı düşünürsek ben nane almaya başlayayım yine. 






NANELİ BAHARATLI YAZ İÇECEĞİ
MALZEMELER

2 demet nane
6 adet kakule
1 adet limon
1 adet çubuk tarçın
3 adet yıldız anason
150 gr şeker

YAPILIŞI

Yıkanmış naneden 10 sap ayırdıktan sonra kenara alın.Bu naneler servis ederken kullanmak için. 1 adet limonun kabuğunu elma soyar gibi spiral şekilde yada nasıl isterseniz (ama rendelemeden) bütün şekilde soyun ve suyunu sıkın, kakulenin kabuklarını soyup tohumlarını hafifçe ezin. 
Çubuk tarçın,yıldız anason,limon kabuğu ve kakuleyi 1 lt su ile birlikte tencereye koyup kaynatın. Kaynadıktan sonra naneleri ilave edin ve kısık ateşte sadece 10 dakika tutun. Şeker ve limon suyunu ilave edip tenceredeki malzemeleri şeker eriyene dek karıştırın. Bir tülbentle veya ince telli bir süzgeçle süzdükten sonra oda sıcaklığına gelene dek soğutun ve dolaba alın.  






Herkes yapmıştır ama ben bu yıl buz kaplarına farklı aromalar ekledim. Kimisine nane limon,kimisine kurutulmuş kokulu güller,kimisine lavanta çiçekleri yada çilek ,böğürtlen taneleri ekleyerek üzerine su ilave edip farklı görüntü ve lezzette buz küpleri hazırlayabilirsiniz. 
Soğuyan içeceğinizi servis edeceğiniz bardaklara almadan önce ayırdığınız naneler,limon dilimleri veya hazırladığınız farklı aromalarda ki buzlarla veya sadece buzla servis edebilirsiniz. Kakule tamamen tercihe kalmıştır. İstemiyorsanız koymayabilirsiniz ama içinde hoş bir aroma veriyor. 

Afiyet olsun. 







7 Ağustos 2014 Perşembe

Buralardan...



Ne tembel bir bloggerım değil mi? Artık iyice boşladım bloğu. Evet doğru. Mazeretim yok. Ama tek suçlu ben değilim. İnstagram ve pinterest. Onlar benim aklımı başımdan alıyor. İş için fazla zaman ayıramadığım bu iki uygulama,tatille birlikte bütün vaktimi alıyor neredeyse. Ne mi buluyorum? Herşey; yeni fikirler,yeni yerler,tavsiyeler,yenenler,içilenler,tarifler. Herşey hızlı ve kolay. Birkaç dakikada onlarca kişinin nerede olduğunu (nerede olduğu önemli olduğundan değil,bulunduğu yer önemli benim için,güzelse görmek açısından),neyi nasıl sunduğunu,evindeki yada bulduğu yeni fikirleri kısacası hayata dair herşeyi çarçabuk görebiliyorum. O yüzden bana daha pratik geliyor. İyice tembelleştim. Bilgisayarı bile açmaya gerek kalmadan tablet veya cepten görebiliyorum hepsini. Ama blog biraz uzun sürüyor. Kafamın dinç olması gerek,fotoğrafları düzenlemem,tarifleri doğru not etmem gerek. Anlatacaklarımı toparlamalıyım önce kafamda. Öyle cumburlop fotoğraf veya tarif veremiyorum. Anlatmam,konuşmam lazım. Benim işim bu,öğretmenim. Konuşmak istemediğimde de sorun oluyor,ortadan kayboluyorum işte o zamanlar. Neyse durum bu. O zaman bloğu da biraz instagrama uyarlayalım ve kısa kesip resimlerle hızlandıralım. Bu kez post kısaca bu süreçte yaptıklarım ve yaşadığım yer ile ilgili. Hadi bakalım... 


Geçen zamanda hızlıca iyileşmenin yanında( ha bu arada son kontrolde doktorum artık tamamen iyileştiğimi söyledi. Mutlu ve mesudum yani. Rabbim nerede şifa bekleyen varsa hepsine bol bol şifa versin inşallah. )  fazla yorulmadan bahçe ile ilgilendim. Bol bol kiraz yedim. Ben uzanıp toplayamadığımdan hazır toplananlar itinayla mideye indirildi. 




Taze taze çayını yapmak için adaçayı ve biraz keselere koymak için lavanta arılardan fırsat buldukça toplandı. 




Bahçede görülen davetsiz misafirleri kibarca oradan gönderildi. 




Komşu bahçelerden alınan( balkonda kimse yoktu o yüzden alındı,yoksa izin isterdim) farklı succulentler tek kalan fincanlara dikildi. 




Bu arada  bayram tatilinde 4 günlük bir Belçika tatili yapıldı ama gezi postu daha sonra. Herkes bir yerlerde olduğundan sizleri sıkmak istemem,orası öyle,burası böyle diyerek.

Neyse gelelim yaşadığım bu küçük kasabaya(pardon ilçe olduk) İzmit körfezinde, Karamürsel bir ilçe. Deniz kenarında. Hani şu ilkokulda bize habire Türkiye haritası çizdirirlerdi de Marmara denizini çizerken sağ üste doğru biri uzun diğeri daha kısa iki parmak çizerdik. Yani körfez. Hah işte o uzun olan parmak bizim bu körfez. Biz o körfezin alt kısmındayız. Burada doğup büyümedim. Meslek icabı tayinle gelip sonra da evlenip buraya yerleştim. Bunu ve yaşadığım süreci daha önce yazmıştım o nedenle tekrarlamayacağım. 15 yılım geçti. Birçok dost edindim. Şehirlere göre daha küçük ve kendi halinde olduğu için burada hayat o kadar hızlı akıp gitmiyor. Öyle sosyal etkinliklerimiz yok ama hep övündüğümüz şey; istediğimizde gidip dönebileceğimiz kadar büyük şehirlere yakınız. Bursa 1 saat,İstanbul 1,5-2 saat. Yeşilliği bol,deniz önümüzde,çoğu insan birbirini tanıyor. Tabii bunun iyi ve kötü yanları var o ayrı. Ben sahilin bir ucunda oturuyorum,eski okulum da ilçenin diğer ucundaydı. Akrabalarım nasıl gidip geleceksin diye sorduklarında " Büyütmeyin bir uçtan bir uca toplasan 20 dakika yürüyerek zaten " diyordum. Ki minibüslerimiz var. En önemli etkinliğimiz Cuma günleri sahilin önemli bir kısmını kaplayan ve oldukça büyük olan pazarımız. O gün hayat durur neredeyse. Toplantı falan yapmaya kalkılmaz çünkü pek gelen olmaz. Ama güzeldir. Tazecik, kendin seçerek alırsın herşeyi,sohbet etmek için tanışmaya gerek yok tezgah başında iki dakikada neredeyse ahbap olursun,tarifler alır verirsin,dedikodunun alasını yaparsın. Kim hasta,kim gelmiş,kim evini kaça satıyor hemen öğreniverirsin oracıkta. Yoruldun mu dizi dizi sıralanmış çay bahçelerine girer iki nefes alır,bir kahve içer tekrar başlarsın alışverişe. 

Gün batımını izlemek de keyiflidir buralarda. 



Sahilde küçük yürüyüşler yapılır dostlarla. Sabah serinliğiyle  denizin kokusu başka olur. Dönüşte ;fırından yeni çıkmış ekmek ve simit alınıp,demlenen çayla yutuverilir spor sonrası. Spor da bunun için değil midir zaten? O sıcak ekmekler vicdan rahatlığı ile tüketilsin diye. 




Eğer balık zamanıysa yani yasak yoksa balıktan dönen tekneler yanaşır bu adaya. Ama daha küçük olanların yeridir bu balık adası. Büyükler hale götürürler yakaladıklarını. Cinslerini,en güzel nasıl pişirileceğini yine balıkçı anlatır sana. 




Çok mu yoruldun? Sahil boyunca sıralanan banklardan bir tanesine at kendini. Hele bir de ağaç altıysa gölgesi yeter. Karşında gelip geçen tekneler,hiç olmadı martılar. Ama yazın balık yedikleri için yüzüne bakmayan martılar ,kışın ekmeği havada kaparlar.  




Bu sene başlayan ama herkesin yoğun ilgi gösterdiği Martı isimli tekne de ister gündüz deniz üstünde çay,kahve veya içeceğinizi yudumlar ister akşamları fasıl eşliğinde yemeğinizi yersiniz.Reklam gibi oldu ama başka nasıl anlatılır ki?  




Hava açık ve rüzgarlıysa eğer manzaranın tadına doyulmaz. Yüzünüzü deniz suyuyla yıkamak gibidir o zamanlar sahilde yaptığınız yürüyüşler. Dalgalar neredeyse yüzünüze çarpar. 




Belki o gün yelken kulübünün etkinliklerini bile görebilirsiniz. 



Hava bozacağı zaman,fırtına öncesi bir hareketlilik başlar gökyüzünde ve denizde. İşte o tam seyirliktir bana göre.




Ama akşam olup karanlık çöktü mü; bu kez körfezin karşı kıyısında bir bir yanan ışıklar dans eder sanki denizin üzerinde. Bunların çoğunluğu sayıları hergün artan fabrikalar olsa da insanoğlu görmek istediğini görür yine de. Bir önceki yıla nazaran ışıkların nasıl arttığını,yapılaşmanın çoğaldığına bağlayıp bunu da sanayileşmeden çıkarıp,çok göç alıyor,tabiatı mahvediyorlar diyerek gündemi noktalarız biz evde. Ta ki yeni bir gündem oluşana dek.  




İşte buralarda durum böyle. Hiç yüzyüze gelmediğim,hiç tanışmadığım,sesini duymadığım ama dünyanın yada ülkenin herhangi başka bir yerinde hep kızdığımız ama hayatımızın ta içine kadar giren bu teknoloji sayesinde ne yediğimiz,ne içtiğimiz,ne düşündüğümüz konusunda birbirimizden haberdar olduğumuz okuyucularmız. Biraz değişiklik olsun diyerek size buralardan ve küçük hayatlarımızdan bahsettim. Umarım sıkılmamışsınızdır. Dünyanın her neresindeyseniz evinizden mutluluk,sağlık ve huzur eksik olmasın. Bir daha kine biraz tarif ve biraz da yeni yerler serpiştiririm araya. Bunun dışında çoğu blog sahibinin dediği gibi biraz facebook.com/tatlicuma ama daha çok instagram.com/tatlicuma adresindeyim ,beklerim...



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...