10 Temmuz 2015 Cuma

Serin Serin İyi Gelir Bozcaada


Bir türlü bitmedi şu İtalya turu değil mi? Araya hep bir şeyler girdi. Tarifti,molaydı,şimdi de Bozcaada. N'apayım o kadar sıcak ki serinlemek için Bologna yerine araya bir Bozcaada sıkıştırayım da biraz ferahlayalım dedim. 
Aslında yeni değil Haziran başında sadece haftasonu için kaçamak yapıp gitmiştik eşimle Bozcaada ya. 
Malum okulların son günleri. Evraklar dağ gibi yığılmış. Bütün yıl görmediğiniz veliler not için her gün okulda. Derste sesi çıkmayan öğrenci bülbül olmuş şakıyor öğretmenler odasının kapısında. Öyle bunalmışım ki amaaaan şurası gider döneriz dediğimiz Bozcaada, ay ne uzakmış. Sabahın köründe düştüğümüz yollarda Geyikli den feribota binerek ulaştık adaya. 
Adım adım tüm haftasonunu özetleyeceğim ama tüm tatil postlarım gibi bol miktarda fotoğraf içeren bir post ona göre. Biz buraya bayıldık. Kendimizi bir ayıpladık ki sormayın. Biz niye buraları daha önce keşfetmemişik diye. Neyse geç olsun da güç olmasın. 
Kara yoluyla Çanakkale ye gidilip,oradan Ezine-Geyikli minibüsüne binip Geyikli iskelesinden ada feribotuna binebilirsiniz. Ya da  Çanakkale den ve Gelibolu dan Bozcaada feribotuna binerek de adaya ulaşmanız mümkün. 






Ben efsaneleri ve gittiğim yerlerin tarihini araştırmayı severim bilirsiniz. Bozcaada da tam benlikmiş bu konuda. 
Efsaneye göre Lapseki de Poseidon un oğlu olan Kyknos adında bir kral yaşıyormuş. Bu kralında Thenes adında bir oğlu varmış. Thenes in annesi ölünce kral başka bir kadınla evlenmiş ve üvey annesi Thenes e iftira atmış ve bir kavalcıyı da şahit olarak göstermiş. Bu iftiraya inanan kral, daha küçük olan oğlunu bir sandığa koyup denize bırakmış. Akıntı ve dalgalarla Thenes in bulunduğu sandık (tabii ki bugünkü postun konusu olan) Bozcaada da kıyıya vurmuş. Çocuğu bulan oranın halkı onu büyütmüşler ve büyüyen Thenes adaya yerleşmiş ve adanın ismi Thenedos olmuş. 
Yıllar sonra atılan iftirayı anlayan kral oğlunu bulmak için çok uğraşmış ve sonunda yaşadığı adaya gelerek onu görmek istemiş. Bunu öğrenen Thenedos babasının gemisinin iplerini kesmiş ve adaya kavalcıların girmesini yasaklamış. 
Ada da kavalcı varmıydı bilemem ama eskiden geçen ticaret gemilerine saldıran korsanlar bu adayı sığınak olarak kullanmışlar. 1. dünya savaşında da İngiliz ordusuna hastane ada olarak görev yapmış. Ege adaları zamanında Yunanistan a verilmiş fakat ülkemize çok yakın olmaları sebebi ve güvenlik nedeni ile Gökçeada ile Bozcaada bizde kalmış.  



Çanakkale ye bağlı çok güzel bir ada burası. Üzüm bağları,bozulmamış doğası,şarapları,buz gibi ama berrak denizi,mini mini harika koyları,Amaranda çiçeği,nefis gün batımı ile ünlü ve havası buram buram iyot kokan bir tatil noktası. 




Konaklamak için Bağ evlerini tercih edebileceğiniz gibi ada merkezinde bol miktardaki otel ve pansiyonları da düşünebilirsiniz. Biz Booking üzerinden Limanın hemen arkasında küçük ama temiz ve sevimli,oldukça da kibar ve sıcakkanlı sahipleri ile bir aile otelinde kaldık. 




Şehir mimari olarak ikiye ayrılmış gibi. Bir taraf eskiden Rum ailelerin oturduğu Rum tipi evlerin bulunduğu Rum mahallesi. Diğeri de müslümanların oturduğu kısım. Aradan da eskiden bir dere akarmış. Hayat yavaş ve sakin akıyor sanki burada. 


















Yemekler de harika Bozcaada da. Seçenek çok,fiyatlar diğer turistik yerlere göre daha ucuz. İster limandaki mekanları tercih edebilir ister adanın içinde bulunan diğer mekanlarda karnınızı doyurabilirsiniz. Biz ilk olarak Asma 6 nı tercih ettik. Sadece bayanların işlettiği ve çalıştığı, içki ruhsatı olmayan harika bir mekandı burası. Çalışanlar oldukça kibar ve sıcakkanlı ama gereksiz gevezelik yapmayan,yemekleri de bir o kadar başarılı. 







Battı Balık adanın en meşhur mekanlarından biri. 




Simyon akşam yemeği için bir seçenek



Asmalı Meyhane akşam saatlerinde oldukça fazla rağbet gören mekanlardan biri idi. Gitmeden önce bize Adam ı tavsiye etmişlerdi ama bu kez fırsatımız olmadı. Sizin yolunuz düşerse uğrayın derim. 








Çiçek pastanesi çok meşhurmuş. Severim ben böyle küçük yerlerde, oralı olan insanların daha çok rağbet ettiği ve ağaç altı,eskilerin deyimi ile köy meydanı olan mekanları. Burası da tam öyle. Tabii ki turist var ama öyle sesli müzik,gürültülü kalabalık,rahatsız edici bakışlar,sürekli ne istersiniz diye başınıza dikilen garsonlar,yeter artık çok oturdun diye bakan çalışanlar yok. Hayatımda yediğim en güzel dondurmayı yedim ben burada. Enfes ve doğaldı. Kurabiyeleri çok lezzetli. 
Biz giderken Rum mahallesinde ki fırınlarından sakızlı kurabiyesinden ve Kavala kurabiyesinden aldık ki ben orijinal Kavala kurabiyesinden daha çok beğendiğimi söyleyebilirim. Sahibi olan beyefendi gururlu bir şekilde çünkü en kaliteli ve doğal malzemeleri kullandıklarını söyledi. Ayrıca sırf meşhur olduğu için aldığım ama eve gelince keşke birkaç kutu daha alsaydım diye hayıflandığım Efi badem kurabiyesi enfesti. Sadece Çınaraltı Cafe,Ada Cafe ve 4 hanımeli restoran da satılıyormuş. Meşhur içi badem dolgulu domates reçelinden,gelincik reçelinden alabilirsiniz. Ayrıca gelincik şerbetini mutlaka gitmişken deneyin derim. 
Ve bir sürü hediyelik eşya ve tasarım ürünler bulunan dükkanlardan hediyelik ve hatıra eşya satın alabilirsiniz. Eee daha ne olsun.  




Ada da ne mi yapılır? Sokak sokak gezilir. Her sokakta yeni bir güzellik keşfedilir. Denize girilir,koylar gezilir . Her akşam meydandan kalkan minibüslerle ada turu ve tekne turu yapılır ve güneşin batışı piknik yaparak seyredilir. Akşam enfes bir balık ziyafeti çekilir. Ayazma da denize girilir. Dahası size kalmış. 

















Akşamlar ayrı bir güzel sanki burada. 








Ada da en sevdiğim şairin en sevdiğim şiirlerinden birinin bir bölümünü bir bankta görmek yüzümde kocaman bir gülümsemeye sebep oldu. 


Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
   hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
           ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
 yaşamak yanı ağır bastığından.
NAZIM HİKMET RAN
Uzun lafın kısası biz hayran kaldık Bozcaada ya. Kalbimiz buruk ama geçirdiğimiz sadece 2 günün verdiği keyif ile adaya veda ettik, Tekrar görüşmek üzere diyerek.  

12 yorum:

  1. Süperdi, gitmiş kadar oldum , çok da beğendim. Köy meydanlarını bende çok severim. Hele ağaç altı kahvelerini :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Beğenmene sevindim. Nasıl keyifli olur o kahvelerde oturmak,daha sıcak,daha doğal,daha samimi. Hele dedeler hemen sohbete başlıyıverirler bizim aksimize sohbetleride kendileri gibi doğal ve içtendir.

      Sil
  2. Bozcaada aşığı bir kadının akşam akşam salyalarının akmasına sebep oldun ya ne diyim ben sana :)
    Son senelerde mutlaka heryıl 1-2 günlüğüne gidiyoruz bizde...
    Ve evet her seferinde yeniden aşık oluyorum ben bu adaya...
    Fotoğraflar çok güzeldi...
    İçim şenlendi vallahi ♥

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnan bu kadar etkileneceğimi düşünmemiştim ben. Bir gidip görelim diyordum ama dediğin gibi fotoğraflara her baktığımda benimde salyalarım akıyor neredeyse. yemeklerine hiç girmiyorum biliyorsun sen...

      Sil
  3. Senelerdir gitmek istediğim bir yer Bozcaada ama bir türlü gitmek kısmet olmadı.Yazınızı keyifle okudum, paylaşım için teşekkürler.Bu arada fotoğrafını paylaştığınız Bade-i Aşk isimli mekan sanırım Bir Küçük Eylül Meselesi isimli filmde geçen yer.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilmiyorum o filmi seyretmedim ama ortam o kadar hoş ki eminim birkaç film için set olarak kullanılmıştır. yazın tüm dizi çekenler nasıl Ege ye doluyorlarsa artık yapımcı ve yönetmenlerde kendilerine etkileyici mekanlar arıyorlardır.
      Umarım size de birgün gitmek kısmet olur. Teşekkür ederim yorumunuza.

      Sil
  4. Beni kalbimden vurdun diyebilirim.Balayı için seçtiğimiz , huzur bulduğumuz ve bizim adamız dediğimiz yer.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş anıları hatırlatmasına sevindim o zaman.Ben de yakınlarda evlenseydim balayı için tercihlerim arasında Bozcaada olurdu kesinlikle.

      Sil
  5. Bir Çanakkaleli olarak bilseydiniz eski halini daha da çok severdiniz diyebilirim. Şimdilerde yavaş yavaş eski masumiyetini kaybetmeye başladı, hele sezonda çok daha kalabalık ve çok pahalı.
    Ben bu temmuzda günü birlik gittim ama sıcaktan ve kalabalıktan nefes alamadım, tavsiyem sezon dışında gidilmesi...
    Oraya giden hep tekrarını ister, umarım sen de tekrar gidersin:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet çok geç keşfetmişiz biz. Her yer zaten insanlar oranın doğallığını bozmadan önce daha bir bakir ve güzel olmuyorlar mı zaten. Biz de pek sezonda gitmediğimizden sanırım o kadar kalabalık değildi. Ama gerçekten yazın o vıcık vıcık halinde düşünemiyorum. Muhtemelen aynı keyfi alamazdık. Çok teşekkür ederim yorumun için.

      Sil
  6. Ilk firsatta gitmek istiyorum. Ne güzel anlatmışsın

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitana nın dediği gibi sanırım sezon tam açılmadan daha keyifli olur. Dilerim bir gün senin de yolun düşer. Senden oraları okumak da başka keyif olur.

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...